17 Şubat 2012

Bir Zamanlar Mektup Yazardık

Teknolojinin gelişmesine paralel olarak baş döndürücü bir hızla değişen iletişim alışkanlıkları, önemli bir kültürel değer olan mektubu hayatımızdan neredeyse tamamen çıkardı.

Önceden mektup yazardık… Çocukluğumun mektupları kalmış aklımda. Defalarca yazdığım ve defalarca okuduğum, belki de ailenin “mektup kâtibi” olduğum için böyledir… Edebiyat çevrelerinin ve diğer okumuşların dışında kalan bizlerin yani köylü milletinin mektubu -üç aşağı beş yukarı cevabı- şöyle yazılırdı:

Babama selam eder, ellerinden öperim. Baba, nasılsın, iyi misin; iyi olmanı Cenabı Allah’tan dilerim. 5 vakit namazda dua eder, dualarını beklerim.

Anama selam eder, ellerinden öperim. Ana, nasılsın, iyi misin; iyi olmanı Cenabı Allah’tan dilerim. 5 vakit namazda dua eder, dualarını beklerim.

Yusuf’a, Hasan’a, Rüştü’ye, Zinnur’a, Savaş’a selam eder, gözlerinden öperim. Nasılsınız, iyi misiniz; iyi olmanızı Cenabı Allah’tan dilerim. 5 vakit namazda dua eder, dualarınızı beklerim.

Çocuklara selam eder, gözlerinden öperim. Nasılsınız, iyi misiniz; iyi olmanızı Cenabı Allah’tan dilerim. 5 vakit namazda dua eder, dualarınızı beklerim.

Komşular nasıl, iyi mi? Kimsede bir yaramazlık yoktur inşallah. Bu sene çok kar yağdı mı? Havalar nasıl? Kuzular doğdu mu?

Beden soracak olursanız, ben çok iyiyim. Gurbet ve hasretten başka bir sıkıntım yok Allah’a şükür. Gurbet işte… Tek düşüncem sizsiniz. Buradaki köylülerimizin herkese çok selamı var. Akrabalara ve komşulara da çok selam söyleyin. Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüyorum.

Ziya

Bir zamanlar böyle mektuplar yazardık… Böyle mektuplara, bu düzen ve içerikte cevaplar verirdik. (Babam selam eder, gözlerinden öper. Nasılsın, iyi misin; iyi olmanı Cenabı Allah’tan diler…) Tüm içerik, bu ve benzeri olmasına rağmen mektuplar hep özlemle beklenir, heyecanla açılır ve çoğu zaman gözyaşlarıyla okunurdu. Duygusal bir alışveriş içine girilirdi. Hiçbir mektup da cevapsız kalmazdı…

Arabistan’dan, Almanya’dan, Libya’dan; İstanbul’dan, Antalya’dan, İzmir’den ve diğer gurbet ellerden gelirdi mektuplar.

Sonra telefonla iletişim başladı. Telefon yaygınlaşınca mektuplar azaldı. Mektuplar azalıp telefonla görüşme artınca sanki daha çok görüşür olduk ama iletişim zayıfladı. Nihayet, telefonun, e-postanın ve sosyal medyanın etkisiyle her gün görüşmeye başladık ama herkes görüşememekten şikâyetçi! Çünkü duygu ve özlemle beslenen gerçek iletişim bitti.

Süleyman Aras
Bu yazıyı paylaş:

0 yorum:

Yorum Gönder

1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.