Akit gazetesinden Yener Dönmez’in yazısıdır. İbretle okuyabilirsiniz.
"Hikâyeyi biliyorsunuz...
Solun sembol isimlerinden Mahir Çayan, Ömer Ayna, Cihan Alptekin ve Ertuğrul Kürkçü, üç Amerikalıyı 26 Mart 1972 günü kaçırır.
Tokat'ın köylerinden Kızıldere'de muhtarın evine saklanırlar. Güvenlik güçleri evin adresini bulur ve "teslim ol" çağrısı yapar. İçerden ateşle karşılık verilir. Kurşun yağmuruna tutulan evde herkes ölür, Ertuğrul Kürkçü hariç...
"Samanlıkta saklanarak kurtulduğunu" anlatan Ertuğrul Kürkçü neden arkadaşları gibi çarpışmadığını, "5-6 eri öldürerek ne harekete, ne de kendi kişilik ve ideolojime hizmet edemeyeceğimi, bir şey kazandıramayacağımı düşündüğüm için" cevabını verir.
Ancak sol camiada; adam kaçırma olayında arkadaşlarıyla birlikte hareket eden Kürkçü'nün çarpışma anında bu birliktelikten çark etmesi hep sorgulandı.
Hafif eleştirenler "ölüm korkusu"nun galip geldiğini ve Kürkçü'nün samanlığa saklandığını belirtirken; ağır eleştirenler Kürkçü'nün baskına neden olan muhbir olduğunu iddia ettiler.
Sol camia içinde bu tartışma süregelsin, Ertuğrul Kürkçü yine basılmış... Bu sefer samanlıkta değil plajda. Üstelik de yanında kendisinden 29 yaş küçük sevgilisiyle... Türk solunda böyle ilginçlikler hayli fazla. Kalbur nedense hep böylelerini yukarıda bıraktı ve diğerlerini eledi. Mustafa Balbay'ın da Ruşen Çakır'ın da gençliklerinde arkadaşlarını satma üzerine benzer hikâyeleri var.
Kürkçüler, Balbaylar, Çakırlar parayı bulup, plajda göbeklerini yayarken, diğerleri ölüyor.
Bugünlere geldiğimizde ise iş artık ranta dökülmüş durumda. Şimdinin BDP Milletvekili Kürkçü, PKK'lılarla sözde karşılaşma anında sarmaş dolaş olup hayran gözlerle pis pis sırıtarak bağlılıklarını bildirirken; rantı da cebine indiriyordu. Normal şartlarda milletvekili seçilme ihtimali sıfır olan Kürkçü, KCK'nın organizasyonu sayesinde seçildiğinin farkında çünkü. Dağlı ağasına kıkır kıkır gülerek bağlılıklarını bildirmiş çok mu?
Samanlıkta saklanıp askerlerle çatışmamasını "5-6 eri öldürerek ne harekete ne de kendi kişilik ve ideolojime hizmet edemeyecektim" diye açıklayan Kürkçü efendi, keşke dağlı ağasına; "yola mayın döşeyerek erleri, karakola bomba atarak polisleri, şantiyeleri basarak işçileri, parka bomba koyarak sivilleri öldürmekle 'harekete, kişilik ve ideolojilerine' hizmet edemeyeceklerini" söyleyebilseydi. PKK'lılar karşısında aklına gelmeyen "öldürmeme gerekçeleri" samanlıkta adrenalin sayesinde gelmişse aklına bilemem tabii...
Kürkçü gibilerin çıkardığı ateş yüzünden bir sürü can giderken, 12 yaşında çocuklar dağa çıkartılıyor. 12 yaşında çocuğu dağa çıkartılan anaların yüreği yanıyorken, Kürkçü'nün derdinin genç sevgilisinin "yanmasın" diye sırtını yağlamak olduğu görülmeli.
Aysel Tuğluk'un derdinin koluna 3 bin Euro'luk Louis Vuitton çanta takmaktan, kendi rantını düşünmekten başka derdi olmadığı da görülmeli. Çantanın taklit olduğunu açıklamasıyla insanları kandırmaya çalışacak kadar zavallı ve halkı da aptal zannediyor.
Görüntüleri izleyin, çantayı öylesine önemsiyor ki insanların gözüne sokacak kadar önde tutuyor. Sanki tek mesele çantaymış gibi.
Bir diğer BDP'li Sırrı Sakık, çanta değiştirir gibi Mercedes değiştiriyor. Hepinizin oturduğu semtler, yaşadığı standart ortada. "Kürt hakları" vesaire hikâye... Tek dert rant.
BDP'li belediyelerden ihaleler, uyuşturucu ekiminden milyon dolarlar, KCK'nın vergi adı altında halktan topladığı haraçlar...
Para gani... Kürkçü'nün çıtır sevgilisiyle tatil masraflarını karşılayacak kadar da var, Tuğluk'a Louis Vuitton alacak kadar da...
Annesinin bağrından kopartılıp 3 bin Euro'ya dağa satılacak çocuk çok nasıl olsa. Aysel Tuğluk için her çocuk bir Louis Vuitton çünkü.”
Yener Dönmez/Akit
0 yorum:
Yorum Gönder
1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.