Tüm İslâm âlemine, ancak özellikle din âlimlerine bir soru yöneltmek istiyorum: Aşağı yukarı hepimiz farz-ı ayn ve farz-ı kifayeyi biliyoruz. Biliyoruz ki, farz-ı ayn, ergenlik çağına gelmiş, kadın erkek bütün Müslümanlar üzerine borç olan dini yükümlülüklerdir. Beş vakit namaz gibi… Farz-ı kifaye ise bazı Müslümanların yerine getirmesiyle diğer Müslümanların yapma zorunluluğu olmayan görevlerdir. Cenaze namazı gibi…
Peki hocam! Çok merak ediyorum. Vebal-ı kifaye de var mı? Yani şu anda dünya üzerinde, bir buçuk milyar civarında bir sayıya ulaştığı iddia edilen Müslümanların omuzlarındaki -özellikle- “Gazze vebali” bu dünyada ve öbür dünyada bazılarımız tarafından ödenince çoğumuz cezaya düçar olmaktan kurtulabilecek miyiz?
Yani demem o ki, şu bir buçuk milyar Müslüman ve onların Emirü’l-Mü’mininleri, vebalin de paylaşılacağı müjdesini mi duydular bir yerden? Hocam, Hocalarım! Siz böyle bir fetva verdiyseniz veya literatürümüzde böyle bir fetva varsa ben neden duymadım, görmedim, bilmiyorum… Eğer böyle bir fetva yoksa bu duyarsızlık, her şeye “eyvallah!” çekiş ve kolayca alışma ve kabullenme nereden geliyor?
Gazze/Filistin, Irak, Afganistan, Bosna, Doğu Türkistan vb. yerler konusunda sorulan vicdan kanatıcı tüm soruların bir tek cevabı var, o da: “Vebal-ı kifaye!” Değil mi, Hocam!
Süleyman S. Aras
>Çok güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık. Bu suskunluklardan elbette elbette hasaba çekilecekleceğiz. En ince ayrıntısına kadar...
YanıtlaSil>> Uçuetma veya Şeker Portakalı,Teşekkür ederim kardeşim. Allah (cc) hesabımızı hafifletmese işimiz gerçekten çok zor!
YanıtlaSil>Mahşerde amel defteri açılır ve kul bakarki bu ameleri bilfiil işlemediği halde yazılı.. merak eder sorar... cevab ise , bu amellere taraftar olmasıdır..Zaten kuranın bir düsturudurki; '' zulme rıza zulümdür.. küfre rıza küfürdür..'' Umumi musibetler umumun hatasından gelir.. وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً Yani: “Bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.”Korkarımki bu katliama UMUMEN SESSİZ KALIŞ BÜYÜK BELALARIN KAPıDA OLUŞUNUN HABERCİSİ..Hafazan ALLAH..
YanıtlaSil>> by ene, merhaba.Burada "bana dokunmayan yılan..." meselesi de var. Sanki dünyanın genlerine işlemiş bu söz.
YanıtlaSil>İşin içinde, dünya var, büyü var, korkaklık var, gaflet var, hıyanet var, kansızlık var... var oğlu var...Allah bu gafletten kurtarsın bizleri bir an evvel.Bu arada, Süleyman Bey, www.gidenler.blogspot.com adresinde, nacizane, bir fikir paylaştık. Ve bir öneri sunduk cümle aleme. Benim bu hususa olan inancım tamdır. Siz ne dersiniz acaba?
YanıtlaSil>Mahmut Bey, merhaba.Yazınızı okudum. Bu yorumları okuyan diğer kişilerin de okumasını umuyorum.Çok ince düşünülmüş bir fikir. Şunu da eklemek istiyorum: Yahudiler aslında o kadar ödlek bir millettir ki, değil Mehteran, Nemrut'a musallat olan sineği göndersen mağlup olacaklar... Teknolojik üstünlükleri olmasa orada hiçbir halt edemeyecekler. Hem teknolojik üstülükleri var da noldu. Güney Lübnan'da Hizbullah'a, şimdi Gazze'de Hamas'a karşı ne tür bir üstünlük sağladılar? Barbaros Hayrettin Paşa'nın deyimiyle konuşacağım: Şimdilik İslâm ümmetinin sakallarını doğrasınlar bakalım.
YanıtlaSil>Haklısınız Sülayman bey... olaya birde buşekilde bakalım..aşağıda Bediüzzamanın harika bir tesbitini ekliyorum..Ecnebîlerin bir kısmı, nasıl kıymettar malımızı ve vatanlarımızı bizden aldılar. Onun bedeline çürük bir mal verdiler. Aynen öyle de, yüksek ahlâkımızı ve yüksek ahlâkımızdan çıkan ve hayat-ı içtimaiyeye temas eden seciyelerimizin bir kısmını bizden aldılar. Terakkilerine medar ettiler. Ve onun fiatı olarak bize verdikleri sefihane ahlâk-ı seyyieleridir, sefihane seciyeleridir. Meselâ: Bizden aldıkları seciye-i milliye ile, bir adam onlarda der: “Eğer ben ölsem milletim sağ olsun. Çünki milletimin içinde bir hayat-ı bâkiyem var.” İşte bu kelimeyi bizden almışlar ve terakkiyatlarında en metin esas budur. Bizden hırsızlamışlar. Bu kelime ise, din-i haktan ve iman hakikatlarından çıkar. O bizim, ehl-i imanın malıdır. Halbuki ecnebilerden içimize giren pis, fena seciye itibariyle bir hodgâm adam bizde diyor: “Ben susuzluktan ölsem, hiç yağmur bir daha dünyaya gelmesin. Eğer ben görmezsem bir saadeti, dünya istediği gibi bozulsun.” İşte bu ahmakane kelime dinsizlikten çıkıyor, âhireti bilmemekten geliyor. Hariçten içimize girmiş, zehirliyor. Hem o ecnebilerin bizden aldıkları fikr-i milliyetle bir ferdi, bir millet gibi kıymet alıyor. Çünki bir adamın kıymeti, himmeti nisbetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir. Bediüzzaman...
YanıtlaSil>elbette zulme rıza gösteren de zulüm yandaşı demektir.velev ki "sakallar doğranırken" malesef binlerce can telef oluyor.gazze die bişey kalmadı artık.yara almamış bedenler olsa da onların da aldıkları ruhsal yaralar geleceklerini kör etmiş durumda.Amma Kuranda da geçtiği üzre yahudiler kıyametten önce iki kez bu şekil ortalığı kana bulayacak ancak Kaynaklarda kıyamet alametleri sıralanırken, fitnenin artması, Yahudilerin Müslümanlara yönelik taşkınlık ve zulmü inanılmaz boyutlara varınca, sabır sınırı taşıp artık bu zulme bir dur demek isteyen Müslümanların kendilerini bulup cezalandırmasından çekinen Yahudilerin bulabildikleri her yere kaçıp saklanacağından söz ediliyor. bakalım ayetlerle sabit bu durum karşısında daha neler göreceğiz.Hadis-i Şerif’te, Yahudilerin taşların ve ağaçların bile arkasına saklanacağı, buna karşın Gargat ağacından başka bütün taş ve ağaçların: "Ey Müslüman, Ey Allahın kulu, Yahudi arkamdadır, gel onu öldür" diyeceği ifade ediliyor.
YanıtlaSil>> yusufunalemi,Teşekkür ederim. Bunu bilen Yahudiler de her yere Gargat ağacı dikiyorlarmış. Doğruysa ne büyük safdillik... Hem bunu biliyorlar hem de Yahudiliklerinde ve zulümlerinde devam üzereler. Düpedüz akılsızlık!
YanıtlaSil