Kimi eğitim ve gelişim psikolojilerine göre, belli bir yaşa gelmeden çocuklara dini eğitim vermek veya onlara dini inançların Allah, Peygamber, melek, cin, ahiret, cennet, cehennem gibi temel esaslarıyla ilgili bilgiler vermek ve onlarda bu yönde beklenen kanaatler oluşturmak sakıncalıdır.
Öte yandan bunu bireyin özgürlüğüne kadar indirgeyenler de var. Diyorlar ki, ‘Bırakalım herkes belli bir yaşa geldiğinde inancını kendisi seçsin. Bizim onların adına karar verme hakkımız olmadığı için özgürlüklerini gasp ediyoruz.’ Böyle bir teori olsa olsa materyalist felsefeden besleniyordur diye düşünüyorum. Kendi içinde (dinin toplum hayatından tecridini öngören yaklaşımlar) tutarlıdır da bizim gibi dinî, sosyal ve kültürel hayatı iç içe olan toplumlara uymaz. Özellikle bize uymaz. Çünkü “emr-i bi’l-ma’ruf” dediğimiz “her Müslümanın tebliğ görevi” önce kendi ailesinde başlar.
Bu görevin o yaşlardaki çocuklar üzerinde uygulanmasını sakıncalı gören yaklaşımlara tekrar dönersek, iyi niyetten yoksun olduğunu bildiğim için bunları benimsemiyorum ve reddediyorum. Ancak en önemli sebebim bu “iyi niyet yoksunluğu” değil! İnsanın tüm eğitiminin, geleceğini şekillendiren temellerinin, karakterinin neredeyse tamamının 0-6 yaş arasında şekillendiğini bildiğim gibi bu evrenin ve arkasından gelen birkaç yılın diğer eğitimler yanında din ve karakter eğitimi açısından çok önemli olduğunu da biliyorum. Kısaca söylemek gerekirse ne olacaksa 0-6 yaş arasında olur ve biter. Ondan sonrası tekrardır.
Bizdeki bazı entelektüellerin, özellikle kimi eğitimcilerin ve eğitim psikologlarının da marifetiyle bu devredeki dini eğitimin kreş ve okul ayağının, başta laiklik de bahane edilerek ortadan kaldırılması vahim bir hatadır. Erken yaşlardaki din eğitiminin sadece ailelere kalması ve bunun da medya eliyle neredeyse sabote edilmesi de oldukça düşündürücüdür. Medya eliyle diyorum. Çünkü gazete, dergi, radyo, televizyon ve son zamanlarda internette arzı endam eden uzmanlar(!) çocuklarda din eğitiminin zararlarından den vurup duruyorlar.
Erken yaşlarda, temelde metafiziğe dayanan din eğitimi çocuklarda bunalımlara ve sapmalara yol açıyormuş(!). Bilimsel temelden yoksun olan bu iddia bin beş yüz yıldır ne zaman gerçekleşti? Hem ilk devir Müslümanlarının çocukları hem de modern zamanların dindar ailelerinin yetiştirdiği çocuklar öyle bunalımlar veya sapmalar yaşamadı. Sağlam bir dini eğitim alarak yetişen insanlar da genelde topluma ve içinde bulundukları toplumun kültür ve medeniyet hayatına olumlu katkılar yaptılar. En azından olumsuzluklara yol açmadılar.
Şimdi sorarım sizlere keşfetme, öğrenme, anlamlandırma sürecinde “Allah” diye bir kavramla karşılaşıp görmediği halde onun varlığına inanan bir çocuk büyüdüğünde sağlam bir inançla onun varlığına inanmaya devam ediyorsa (ayrıca daha sonra inanmayabilir de bu onda, anne-babası tarafından aldatılmış olduğu duygusu falan yaşatmaz) bunun ne gibi bir sakıncası olabilir? Peki, sadece masallarla veya Pokemon’u, “… iyi bir çocuk olursanız onları görebilirsiniz bile” gibi bir sloganla başlayan Şirinler’i izleyerek büyüyen ve fakat daha sonra böyle bir şey olmadığı hayal kırıklığını yaşayan bir birey daha mı sağlıklıdır?
Henüz 3 yaşında 10. Yıl Marşı ezberletilen, bale öğretilen, "öcü" kavramıyla karşılaşan çocuklara ne dersiniz?
Yeri gelmişken, Recep Hilmi Tufan Kardeşimizin blogunda paylaştığı bir videoya yapılan bazı yorumları da ibretle okuduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Önyargı konusunda üstümüze yok!
Öte yandan bunu bireyin özgürlüğüne kadar indirgeyenler de var. Diyorlar ki, ‘Bırakalım herkes belli bir yaşa geldiğinde inancını kendisi seçsin. Bizim onların adına karar verme hakkımız olmadığı için özgürlüklerini gasp ediyoruz.’ Böyle bir teori olsa olsa materyalist felsefeden besleniyordur diye düşünüyorum. Kendi içinde (dinin toplum hayatından tecridini öngören yaklaşımlar) tutarlıdır da bizim gibi dinî, sosyal ve kültürel hayatı iç içe olan toplumlara uymaz. Özellikle bize uymaz. Çünkü “emr-i bi’l-ma’ruf” dediğimiz “her Müslümanın tebliğ görevi” önce kendi ailesinde başlar.
Bu görevin o yaşlardaki çocuklar üzerinde uygulanmasını sakıncalı gören yaklaşımlara tekrar dönersek, iyi niyetten yoksun olduğunu bildiğim için bunları benimsemiyorum ve reddediyorum. Ancak en önemli sebebim bu “iyi niyet yoksunluğu” değil! İnsanın tüm eğitiminin, geleceğini şekillendiren temellerinin, karakterinin neredeyse tamamının 0-6 yaş arasında şekillendiğini bildiğim gibi bu evrenin ve arkasından gelen birkaç yılın diğer eğitimler yanında din ve karakter eğitimi açısından çok önemli olduğunu da biliyorum. Kısaca söylemek gerekirse ne olacaksa 0-6 yaş arasında olur ve biter. Ondan sonrası tekrardır.
Bizdeki bazı entelektüellerin, özellikle kimi eğitimcilerin ve eğitim psikologlarının da marifetiyle bu devredeki dini eğitimin kreş ve okul ayağının, başta laiklik de bahane edilerek ortadan kaldırılması vahim bir hatadır. Erken yaşlardaki din eğitiminin sadece ailelere kalması ve bunun da medya eliyle neredeyse sabote edilmesi de oldukça düşündürücüdür. Medya eliyle diyorum. Çünkü gazete, dergi, radyo, televizyon ve son zamanlarda internette arzı endam eden uzmanlar(!) çocuklarda din eğitiminin zararlarından den vurup duruyorlar.
Erken yaşlarda, temelde metafiziğe dayanan din eğitimi çocuklarda bunalımlara ve sapmalara yol açıyormuş(!). Bilimsel temelden yoksun olan bu iddia bin beş yüz yıldır ne zaman gerçekleşti? Hem ilk devir Müslümanlarının çocukları hem de modern zamanların dindar ailelerinin yetiştirdiği çocuklar öyle bunalımlar veya sapmalar yaşamadı. Sağlam bir dini eğitim alarak yetişen insanlar da genelde topluma ve içinde bulundukları toplumun kültür ve medeniyet hayatına olumlu katkılar yaptılar. En azından olumsuzluklara yol açmadılar.
Şimdi sorarım sizlere keşfetme, öğrenme, anlamlandırma sürecinde “Allah” diye bir kavramla karşılaşıp görmediği halde onun varlığına inanan bir çocuk büyüdüğünde sağlam bir inançla onun varlığına inanmaya devam ediyorsa (ayrıca daha sonra inanmayabilir de bu onda, anne-babası tarafından aldatılmış olduğu duygusu falan yaşatmaz) bunun ne gibi bir sakıncası olabilir? Peki, sadece masallarla veya Pokemon’u, “… iyi bir çocuk olursanız onları görebilirsiniz bile” gibi bir sloganla başlayan Şirinler’i izleyerek büyüyen ve fakat daha sonra böyle bir şey olmadığı hayal kırıklığını yaşayan bir birey daha mı sağlıklıdır?
Henüz 3 yaşında 10. Yıl Marşı ezberletilen, bale öğretilen, "öcü" kavramıyla karşılaşan çocuklara ne dersiniz?
Yeri gelmişken, Recep Hilmi Tufan Kardeşimizin blogunda paylaştığı bir videoya yapılan bazı yorumları da ibretle okuduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Önyargı konusunda üstümüze yok!
Süleyman S. Aras
yine çok güzel bir yazıydı.emeğinize sağlık.yahu o zaman bu çocuklara hiçbişi öğretmemek lazım.oysa zaten taklit yeteneği ile bu çocuk milleti her şeyi kapıyor.tv lerden şiddeti, sokaktan kavgayı,arkadaşlarından belkide sizin hiç kullanmadığınız kelimeleri vs. vs.anne babaya ise gerçek hayatta şart olan temel olan kavramları ki buna inanç da dahil öğretmek zaten ebeveynin görevi değilde ne?
YanıtlaSil> yusufunalemi, teşekkür ederim.
YanıtlaSilAslında çocuklara hiçbir şey öğretmemek veya onları kendi kendilerine kontrolsüz bir şekilde öğrenmeye terk etmek ne kadar tehlikeli ise kapasitelerinin üzerinde bilgi yüklemek de o kadar tehlikelidir. İfrat ve tefrit tehlikesine düşmeden yapmak gerekiyor her şeyi.
Bence ne öğrenirlerse öğrensinler belli bir döneme gelince Allah ömür verirse tabi içlerinden birşey bazen din altında bile olsa onay vermeyecektir. Bak ayet bunu diyor deseler bile o hayır bence ayet başka birşeyi kast etti der. Düştüğü durumlara karşı herşeyi yargılar fakat peşine düşmeyip boşverirse belki müslüman bile olsa çıkarı dışında birşeye çalışmaz. Öğretmek lazım tabi ama yine iman vermek bizim elimizde değil bazılarının ezberden öteye geçmiyor. Neyi öğrenirsen öğren biryerde bilgi tıkanıyor. İçindeki bilgine başvuruyorsun... Çocukların sorularını es geçmemek lazım o sorulara cevap verecek dahi bir kahraman arar insan o yaşlarda.
YanıtlaSil> Yaren, teşekkürler... Tespitleriniz doğru. Özellikle 'iman vermek elimizde değil' derken önemli bir noktaya işaret etmişsiniz. Bizim ki, 'elimizden geleni yapmaktır.' Gerisi Mevla'nın işi...
YanıtlaSilAslında çocuklara verilen eğitim taklidi olursa dediğinizde haklısınız..işte bu yüzdende Ailede tahkiki (taklidinin zıddıdır) bir islami yaşayış ve öğreti olursa izni ilahi ile çocuğa yerleşir..
YanıtlaSilİman sahibi yapmak değilde biz ona tebliğ veya evladını ateşten kurtarmak için çaba diyelim..
Zira imanı vermek ancak allahın elinde ,
şeytan-ı lain ,Hz. muhammed(sav) ile olan uzun konuşmasında ki bu hadis kitablarında vardır)Ona hitaben diyorki ; '' Allah ayemin ederimki ne senın elinde hidayet vermek imkanı ,nede bende şaki etmek imkanı var.. zira böyle olsaydı ne sen imansız insan bırakırdın ,nede ben imanlı 1kişi bırakırdım..sen sadece dilersin bende sadece fısıldarım..''
Hidayeti vermek ancak Allah c.c ın elinde bize düşen onu doğru birşekilde istemek.. bununda yaşı olmaz.. dünyevi faideleri gözetilerek tonla lüzümsuz mesail eğitim diye veriliyor anne karnında..0-6 yaş arası çok mühim.. Allah gafletle geçirtmesin, yoksa ahirette şefaatçi olacak kabiliyettekileri şekvacı etmeyelim..
Bediüzzamanın bu konudaki bir yazısı;
Çünki bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhâssa peder ve vâlidesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve vâlidesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur. Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?
selamlar..
> by ene, değerli katkınız için teşekkür ediyorum. Selamlar...
YanıtlaSil