Türkiye’mizin güzel(!) ekranlarını dolayısıyla gündemini birkaç yıldır, ara sıra meşgul eden bir gazeteci var. Hepiniz tanırsınız: Tuncay Özkan… Nereden çıktı, kimler tarafından sırtı sıvazlandı ve semirildi, hangi servisler tarafından kullanıldı ve kullanılmakta, nasıl yükseldi, hangi fikri eserleri çalarak “bana ait” diye yayınladı, o kadar parayı nereden kazanıp nasıl TV kanalı sahibi oldu?
Bu soruların cevaplarını bana sormayın; ben de araştırmaya devam ediyorum zaten. Tüm bu sorularla ilgili gerek çeşitli gazete ve TV’lerde gerekse internet ortamında yeterli sayıda haber ve belge yayınlandı.
Özellikle son aylarda, meydanlarda ve ekranlarda oynadığı provokatif rol ile sürekli gündemde kalmayı başaran, halkı birbirine düşürmek ve kamplara ayırmak için uğraşanlara en işlevsel maşa olmak amacıyla girmedik kılık bırakmayan ve kendini olduğundan farklı göstermeye çalışan bu kişi, şimdilerde ekranlarda ahlak dersi vermeye çalışıyor.
Bir insanın içi başka dışı başka, ameli başka zikri başka olması ne kadar aşağılık bir durumdur. Sanırım bunun içindir ki, Tuncay Özkan, gündemdeki insanlar arasında en itici, en sahte, en uyuz (evet uyuz) bulduklarım arasında birinci sırada geliyor.
Son günlerde, video paylaşım sitelerinde yayınlanan bir videosunda sanırım kameramana veya yönetmene şık(!) bir el hareketi ve ağız-dudak-dil-göz kombinasyonlarının başarıyla kullanıldığı bir soytarı hareketi yapıyor ki, gözlerinize inanamazsınız. Maalesef bu hareketler sadece soytarılara has hareketler sınıfına giriyor. (Bu video için burada link vermek istemiyorum. Çünkü bu tür video paylaşım sitelerinde genelde yayılmasından nefret ettiğim görüntüler de yer alabiliyor)
Ekranlardaki ve mitinglerdeki şovlarıyla; halk, fikir, vicdan ve din özgürlüğü karşıtı açıklamalarını yaparken verdiği kabız olmuş insan görüntüleriyle; Deniz Baykal’a yavşarken verdiği pozuyla soytarılar sınıfına girmeyi zorlayan ancak tam olarak başaramayan Tuncay Özkan, bu videodaki hareketleriyle artık soytarılar sınıfının dışında kalmaz diye düşünüyorum.
Şimdi diyeceksiniz ki: “El insaf! Bir insan bu kadar acımasızca eleştirilir mi?” Kişiye göre değişir… Efendim, bu şahsiyetin yaptıkları sizlerin bardağını taşırmamış olabilir; ama benim bardağımı taşırdı. Böylece bu gereksiz yazıyı kaleme almak zorunda kaldım.
Ayrıca ahlaksızların ahlak dersi vermesinden; adam olmayanların adam olma kılavuzu yayınlamasından; soytarıların efendilik taslamasından; hainlerin laikliği, vatanı, bayrağı ve dini koruma-kollama iddiasında bulunmasından; göbekten, mideden ve kafadan dışarıya bağlı olanların içimizde cirit atmasından ve toplum mühendisliğine soyunmasından (ve insanların her türlü soyunmasından) nefret ediyorum, nefret ediyorum, nefret ediyorum.
Bu soruların cevaplarını bana sormayın; ben de araştırmaya devam ediyorum zaten. Tüm bu sorularla ilgili gerek çeşitli gazete ve TV’lerde gerekse internet ortamında yeterli sayıda haber ve belge yayınlandı.
Özellikle son aylarda, meydanlarda ve ekranlarda oynadığı provokatif rol ile sürekli gündemde kalmayı başaran, halkı birbirine düşürmek ve kamplara ayırmak için uğraşanlara en işlevsel maşa olmak amacıyla girmedik kılık bırakmayan ve kendini olduğundan farklı göstermeye çalışan bu kişi, şimdilerde ekranlarda ahlak dersi vermeye çalışıyor.
Bir insanın içi başka dışı başka, ameli başka zikri başka olması ne kadar aşağılık bir durumdur. Sanırım bunun içindir ki, Tuncay Özkan, gündemdeki insanlar arasında en itici, en sahte, en uyuz (evet uyuz) bulduklarım arasında birinci sırada geliyor.
Son günlerde, video paylaşım sitelerinde yayınlanan bir videosunda sanırım kameramana veya yönetmene şık(!) bir el hareketi ve ağız-dudak-dil-göz kombinasyonlarının başarıyla kullanıldığı bir soytarı hareketi yapıyor ki, gözlerinize inanamazsınız. Maalesef bu hareketler sadece soytarılara has hareketler sınıfına giriyor. (Bu video için burada link vermek istemiyorum. Çünkü bu tür video paylaşım sitelerinde genelde yayılmasından nefret ettiğim görüntüler de yer alabiliyor)
Ekranlardaki ve mitinglerdeki şovlarıyla; halk, fikir, vicdan ve din özgürlüğü karşıtı açıklamalarını yaparken verdiği kabız olmuş insan görüntüleriyle; Deniz Baykal’a yavşarken verdiği pozuyla soytarılar sınıfına girmeyi zorlayan ancak tam olarak başaramayan Tuncay Özkan, bu videodaki hareketleriyle artık soytarılar sınıfının dışında kalmaz diye düşünüyorum.
Şimdi diyeceksiniz ki: “El insaf! Bir insan bu kadar acımasızca eleştirilir mi?” Kişiye göre değişir… Efendim, bu şahsiyetin yaptıkları sizlerin bardağını taşırmamış olabilir; ama benim bardağımı taşırdı. Böylece bu gereksiz yazıyı kaleme almak zorunda kaldım.
Ayrıca ahlaksızların ahlak dersi vermesinden; adam olmayanların adam olma kılavuzu yayınlamasından; soytarıların efendilik taslamasından; hainlerin laikliği, vatanı, bayrağı ve dini koruma-kollama iddiasında bulunmasından; göbekten, mideden ve kafadan dışarıya bağlı olanların içimizde cirit atmasından ve toplum mühendisliğine soyunmasından (ve insanların her türlü soyunmasından) nefret ediyorum, nefret ediyorum, nefret ediyorum.
Süleyman S. Aras
Blogcu'dayken Bu Yazıya Yapılan Yorumlar:
YanıtlaSil11.3.2008 - başlıksız
Yazan: isimsiz
Merhaba.Ben öncelikle şunu belirtmeliyim ki kesinlikle AKP'li değilim ve olmama da imkan yok.Türbandan yana da değilim ve üniversitelerde bu konunun serbest bırakılmasını asla istemiyorum.Çünkü ben de diğer insanlar gibi bu şekilde laikliğin tehlike altına gireceğini düşünüyorum.Fakat Tuncay Özkan ile ilgili yazmış olduğunuz bütün yazılara katılıyorum.Çünkü yazdıklarınızın yüzde yüzü doğru..O platforma üye olan ve gerçekten milliyetçi,Atatürk ilke ve inkilaplarını benimseyen insanların böyle bir oyuna alet edilmesinden utanç duyuyorum.Bunların hepsi para tuzağı.İşin içerisinde çok farklı olaylar dönüyor.Eğer bütün bunlar bilinerek destek veriliyorsa yazıklar olsun!
11.3.2008 - Laiklik Nasıl Zadeleniyor?
Yazan: suleymanaras
Ak Parti'ye ve üniversitede başörtüsüne karşı olmanızı anlıyorum. Bu kişisel tavrınızdır. Ancak başörtüsünün laikliği nasıl zedeleyeceğini hâlâ anlamış değilim. Sokakta ve evde laikliği zedelemeyen başörtüsü, okulda ve kamuda nasıl zedeliyor. Allah aşkına bu size de desteksiz bir duruş olarak gelmiyor mu? Gerçekten bu konuda kendinizi ikna edebiliyor musunuz ve vicdanınız bu konuda rahat mı? Bence fikirler laikliği bahane etmeden dile getirilirse daha tutarlı olur. Mesela deyin ki, "madem ben açığım, herkes açık olsun!"
11.3.2008 - Laikliğin zedelenme nedeni
Yazan: isimsiz
Ben başörtüsüne karşı değilim.Fakat yalnızca başörtüsünü normal karşılıyorum,türbanı ise hoş karşılamıyorum.Çünkü onun siyasi bir simge olduğunu düşünüyorum.Eğer türban üniversitede ve kamu dairelerinde serbest bırakıldığı taktirde diğer başı açık olan bayanlara karşı bir tavır oluşturulacaktır.Türban takmayan kadınlar rahatsız edilecek ve zamanla ellerinden bütün hakları alınmak istenecektir.Bu nedenlerden dolayı türbanın kamu kuruluşlarında ve okullarda serbest bırakılmasından yana değilim.Laikliğin tehlikede olacağından kastım budur.Elbette onların da başörtüleriyle okumaya ve çalışmaya hakları vardır.Ancak herkes özgür olacaksa ve hiç kimse rahatsız edilmeyecekse bu doğal karşılanabilir.Böyle bir durum asla söz konusu olamayacağına göre benim de bu konuya olan bakış açım hiçbir zaman değişmeyecektir.Hoşçakalın..
11.3.2008 - Eşitlik
Yazan: suleymanaras
Sizin yorumunuzdan aynı zamanda şu sonuç çıkıyor: Kamudaki veya üniversitedeki açık bayanlar kapalıları rahatsız ediyor. Yok eğer açıklar kapalıları rahatsız etmiyorlarsa yarın bir gün kapalıların açıkları rahatsız edeceği sonucunu nasıl çıkarıyorsunuz? Şunu mu demek istiyorsunuz: Açıklar erdemli, kapalılar ise erdem yoksunu. Bence insanlara haksızlık ediyorsunuz. Ya çevrenizde iletişim halinde olduğunuz bir tane bile başörtülü yok ya da bir başörtülü sizi fena halde incitmiş. Sonuç ne olursa olsun genelleme yapmanız yanlış. Ben kamuda, kapalı bayanlara insanlık dışı yaklaşım gösteren çok sayıda açık bayan gördüm; ama hepsi aynı diye bir genelleme yapmadım. Özgürlükler bağlamında "Özgürlüğün Adını Koyamamak" başlıklı yazım size başka fikirler verebilir kanaatindeyim.
29.4.2008 - Çok karmaşık düşünmeğe gerek yok!!
Yazan: Gürcan
Konu başlığında da dediğimiz gibi...Türban laikliği nasıl etkiler, hemen basit bir şekilde açıkalayalım:
Laiklik dediğimiz şey en basit anlamı ile din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değilmidir?Yani dini simge veya ideolojilerin devlet kurumlarına, devlet işlerine karıştırılmamasını gerektirmektedir mi? Peki türban, türbanı savunanların görüşüne göre dini bir simge değil midir? Din bunu gerektirmektedir bunun için biz türban takıp, örtünüyoruz demiyorlar mı? O zaman en basitinden, türbanı kamu kurumlarında devlet dairelerinde takmak, bu(sözde) dini simgeyi devlet işlerine karıştırmak laikliği zedeler mi? Sanırım bunun cevabını herkes kolayca bulabilir.
29.4.2008 - Zavallı Demagoji
Yazan: suleymanaras
Gürcan Kardeş, sizin din işleri-devlet işleri kombinasyonunuz bu ise size hiç cevap vermemem gerekir. Sadece şunu hatırlatayım: Laiklik aynı zamanda dinin koruyucusudur. Laiklik hem dini koruma iddiasını güdüp hem de onu toplumsal, sosyal ve kamusal hayattan dışlama yoluyla ezerken nasıl koruyor. Hadi çık bu çelişkinin içinden? Yoksa "laikçiler" de mi takiye yapıyor?