Münevver Karabulut, iddialara göre satanist bir ayinde kurban edildi. Katili olarak, meşhur dolandırıcı işadamı Hayyam Garipoğlu’nun yeğeni Cem Garipoğlu her yerde aranıyor. Yurtiçinde, yurtdışında derken aylar geçmesine rağmen izine bile ulaşılamadı.
Yine iddialara göre Cem Garipoğlu, amcası Hayyam tarafından saklandığı için bulunması mümkün değil. Acaba Hayyam Garipoğlu’nu kim saklıyor? Normal bir ülkede Hayyamlar kanundan adam saklayabilir mi? Türkiye gerçekten ilginç bir ülke…
Bu mesele tazeliğini korurken geçtiğimiz günlerde yeni bir andıç gündeme bomba gibi düştü. Her zamanki gibi TSK’nın halkla mücadele stratejilerini içeren bir plan olmasına rağmen bu yeni andıç (2009 tarihli) yine “İrticayla Mücadele Eylem Planı” olarak adlandırıldı. Hâlbuki -her nedense ben- bu ülkede irticayla mücadele dendiği zaman hep psikolojik harekâtı yani halkla mücadeleyi, toplum mühendisliğini algılarım. TSK’nın bunu neden yaptığını aslında iyi biliyorum. Zamanı gelince bu konuyla ilgili de yazarım inşallah.
Yıllar önce (13 Eylül 1999 tarihinde) Zinnur Gülşah Dinçer, Ömer Çelik ve Engin Arslan isimli satanistlerin, Şehriban Coşkunfırat’ı şeytana kurban(!) etmesiyle Türkiye ilk satanist cinayetiyle tanışınca yer yerinden oynamıştı. O tarihlerde hiç ummadığım isimlerin bile bu konuyu değerlendirirken, çözüm önerirken referans olarak dini göstermeleri umutlarımı artırmıştı. Özellikle 28 Şubat sürecinden sonra oluşan dini duyarsızlık, din eğitimi boşluğunun ve dindarlar ile dindarların yönetimindeki vakıf, dernek, medya, parti, oluşum gibi STK’ların, TSK tarafından baskı altına alınmasının bu gibi olayları patlatacağı endişesi de dile getirilmişti. Öyle de oldu… Bir kez daha görüldü ki, TSK irticayla falan mücadele etmiyor. Direkt olarak toplum dinamiklerini bombalıyor.
Sen o kadar çıkıp basın toplantısı düzenleyerek “TSK’yı din düşmanı gibi göstermek isteyenler var. TSK hiçbir zaman din düşmanı olmamıştır” de ki… Görünen köy kılavuz istemez. Ve biz söylemle pek ilgilenmeyiz; eyleme bakarız.
Satanizme selam duran son andıcınız da gösteriyor ki, siz -sözüm ona- irticayla mücadele edip dindarları sindirdikçe sizin açtığınız devasa boşlukları başkaları gelip dolduruyor.
Şimdi soralım: Cem Garipoğlu’nu amcası Hayyam mı koruyor? İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın altında imzası olan Kurmay Albay Dursun Çiçek mi koruyor? Yoksa daha da vahimi, Dursun Çiçek’e o imzayı attıran pırpır zenginleri mi koruyor?
Çoğu zaman, dolaylı durumların daha büyük etkileri olduğunu unutulmaması dileğiyle…
Süleyman S. Aras
0 yorum:
Yorum Gönder
1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.