Eğer yalanın sonu gelmezse amcanın, dayının, teyzenin, halanın, dede ve ninenin, diğer tanıdık ve akrabanın sayısını kestirmek mümkün değildir. Gezilen ve görülen yerler, yaşanan maceralar, gösterilen kahramanlıklar saymakla bitmez. Amaç kişisel tatmin midir veya bir tür savunma mekanizması mıdır bilinmez; ama yalan pek fenadır ve pek çok şeyin sürekli feda edilmesini gerektirir. Her yalan, görünür ve yakın bir tehlikeyi savuşturuyor gibi görünse de görünmeyen ve uzak kayıplara hem de çok önemli kayıplara, ödünlere gebe olmaktan başka bir şeye yaramıyor. Yalan konusunda ipin ucu, çoğu kez öyle bir kaçar ki, yalancının ana babasının bile kaç defa öldüğü sayılamayacak hâle gelir. Yalancı gerçeklerden her kaytarmasında sırayla birini öldürür. Ölenler bitince aynı isimler tekrar ölmeye başlar. Yalan, yalancının hayatını öyle bir sarmıştır ki, o her işini artık yalanla halletmektedir. Fakat ilelebet sürmekte midir? Elbette hayır! Yalancı Çoban hikâyesini bilmeyen var mı?
Süleyman S. Aras
>Yalan sadece öldürmüyor diriltiyor da. Ölenleri tekrar tekrar diriltiyor. Hatta hiç yaşamamışları, yaşanmamışları bile yaşatıyor.
YanıtlaSil>> Arzu-hâl, farklı yaklaşım mı yoksa açılım mı desem? Yazımı bir cümle ile de olsa bu kadar genişlettiğiniz için teşekkür ederim.
YanıtlaSil>Yalan pek fenadır..Bediüzzaman yalan için ''Yalan bir lafz-ı kâfirdir ''der..HafazanAllah..İslamiyette yol 2 dir..Ya doğru konuş yada sus..3. yol yok..selamlar..
YanıtlaSil