Aslında “ara vermek” deyimini de en tehlikeli şeyler listesine yazıp karantinaya almak gerekir diye düşünmeye başladım. Bu işi yasaklamak ya da mümkünse fetva makamına başvurarak haramlar listesine, en azından tahrimen mekruhlar arasına aldırmak gerekiyor.
“Tüm bu sayıklamalar da neyin nesi?” diye soracak olursanız, kendimden kaynaklanan bir kusurdan dolayı söylüyorum tüm bunları. Bir önceki yazımı 4 Aralıkta yazmışım. Bugün 15 Aralık… Bayram tatili bahanesiyle bilgisayarın başına çok nadir uğramış, sanal âlemdeki dostlarla bayramlaşmayı bile ertelemişim. Yani blog işlerine bir süre ara vermişim. Şimdi iki satır yazmak zor geliyor. Her şeyde olduğu gibi yazma konusunda da “yeniden başlamak” ne kadar da zormuş. Onun için yazının başlığı da “Dönüş Sancısı” olarak uygun düştü sanırım. Onun içindir ki, “ara vermek” deyimiyle problemliyim. Kendime yasaklayamadığım için resim ya da dini otorite tarafından yasaklanmasını umuyor ve bekliyorum. Sanki o zaman hiçbir şeye ara vermezmişim gibi böyle bir beklentiye giriyorum.
Hâlbuki ara vermek, ara verdikten sonra yeniden başlamak her zaman tehlikeli, gergin, endişeli, sancılı olmaktadır. Çoğu zaman uzun bir karar süreci gerektirir. Onun için ya hiç ara vermemeli ya da artık yeniden başlamamalı. Gerçi ara verdiğim şeylerde en kolay dönüş yaptıklarım arasında blogum en başta geliyor. Onunla aramızda bir çekim alanı oluşu. Yörüngesinden bir türlü ayrılamıyorum. Tehlikeli, gergin, endişeli, sancılı ve tembel tembel de olsa ona dönüyorum.
Bu yazıyı bir anlamda ısınma hareketi olarak değerlendirebiliriz. Bu vesileyle geçmiş Kurban Bayramınız tekrar kutlu olsun. Blograzzi ve blogum başta olmak üzere çeşitli ortamlarda bayram kutlamalarına gecikmeli olarak cevap verdiğim değerli dostların da anlayışına sığınıyorum.
“Tüm bu sayıklamalar da neyin nesi?” diye soracak olursanız, kendimden kaynaklanan bir kusurdan dolayı söylüyorum tüm bunları. Bir önceki yazımı 4 Aralıkta yazmışım. Bugün 15 Aralık… Bayram tatili bahanesiyle bilgisayarın başına çok nadir uğramış, sanal âlemdeki dostlarla bayramlaşmayı bile ertelemişim. Yani blog işlerine bir süre ara vermişim. Şimdi iki satır yazmak zor geliyor. Her şeyde olduğu gibi yazma konusunda da “yeniden başlamak” ne kadar da zormuş. Onun için yazının başlığı da “Dönüş Sancısı” olarak uygun düştü sanırım. Onun içindir ki, “ara vermek” deyimiyle problemliyim. Kendime yasaklayamadığım için resim ya da dini otorite tarafından yasaklanmasını umuyor ve bekliyorum. Sanki o zaman hiçbir şeye ara vermezmişim gibi böyle bir beklentiye giriyorum.
Hâlbuki ara vermek, ara verdikten sonra yeniden başlamak her zaman tehlikeli, gergin, endişeli, sancılı olmaktadır. Çoğu zaman uzun bir karar süreci gerektirir. Onun için ya hiç ara vermemeli ya da artık yeniden başlamamalı. Gerçi ara verdiğim şeylerde en kolay dönüş yaptıklarım arasında blogum en başta geliyor. Onunla aramızda bir çekim alanı oluşu. Yörüngesinden bir türlü ayrılamıyorum. Tehlikeli, gergin, endişeli, sancılı ve tembel tembel de olsa ona dönüyorum.
Bu yazıyı bir anlamda ısınma hareketi olarak değerlendirebiliriz. Bu vesileyle geçmiş Kurban Bayramınız tekrar kutlu olsun. Blograzzi ve blogum başta olmak üzere çeşitli ortamlarda bayram kutlamalarına gecikmeli olarak cevap verdiğim değerli dostların da anlayışına sığınıyorum.
Süleyman S. Aras
Ara verince gerçekten soğuyor insan. Ne kendi bloğuna bir şeyler yazmak ne de arkadaşları ziyaret edip yorum bırakmak geliyor içinden. Bende de var şu sıralar. Kendime ait yazılarımın olduğu bloğu hepten sildim. (Bunda biraz yazılarımı başka yerlerde görmenin de etkisi var tabii.) Sadece alıntı yaptığım blog kaldı. Bir nevi not defterim burası, okuduğum kitaplardan not aldığım. Niye insanlarla da paylaşmayayım diyorum.
YanıtlaSilArzu-hâl, keşke kişisel blogunuzu kapatmasaydınız. Yazılarınızı başka yerlerde görmek, sizin başarınızın bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
YanıtlaSil