Dünya genelinde, özellikle de Türkiye’de Müslümanlık ve Müslümanlar hep gericilikle itham edildi, ediliyor. Bu ithamın mucitleri, tepkileri belli bir dozajda ayarlamak ve Müslüman kitleleri bu konuda bile eylemsizleştirmek için de hep “biz samimi, mütedeyyin, modern, çağdaş Müslümanları kastetmiyoruz; biz yobazları, Ortaçağ özlemcilerini, örümcek kafalıları kastediyoruz” şeklinde özetlenebilecek kalıplaşmış dili kullandılar ve kullanıyorlar. Hâlbuki rahatsızlıklarının gerçek sebebi gericilik falan değil, bilakis Müslümanlığın onların kendi gericiliğini onaylamaması yermesi ve ayıplamasıdır. Bu meseleyi aydınlatmaya çalışacağım.
Şimdi bu gericilik nedir? Neye tekabül ediyor? Bu meseleyi biraz irdeleyelim. Bakalım kim daha gerici olacak. Müslümanlara gerici yaftasını vuran kişi ve eğilimlere baktığımızda çok daha geride kalmış bir dünya görüşünü benimseyip ilkel bir hayat yaşadıklarını görürüz.
Meselenin daha iyi anlaşılması için Müslümanlığın doğuşu öncesine ve sonrasına kısa bir göz atmamız gerekirse gericilikle suçlanan bu dinin ve mensuplarının nasıl bir baş döndürücü inkılâba muvaffak olduklarını görürüz. Klasik olarak anlatılan; kadın hakları, kadının toplumdaki yeri ve bir meta gibi alınıp satılması, eşitsizlik, kız çocuklarının diri diri gömülmesi, vahşi kabile savaşları, Arap halkında hiçbir zaman bir devlet kurma fikrinin gelişmeyişi, kabile kültü, Hint kast sistemine yakın toplumsal yapı konularında İslâm’ın ve Müslümanların yaptığı devrimleri detaylıca anlatmamıza gerek olduğunu sanmıyorum. Salt katı ideolojik tutumundan veya kulak dolgunluğu düzeyindeki bilgilerinden dolayı din düşmanlığı yapanlar için bu konular tekrardan ileri geçmeyecektir.
İslâm’ın doğduğu yıllarda ve sonrasındaki gelişme ve yükselme dönemlerinde dünyanın bir kısmı çok karanlık ve ilkel çağlar yaşarken Müslümanlar ayak bastıkları topraklara ve iletişim kurdukları toplumlara, dünyanın o güne kadar hayal bile edemediği reform ve Rönesansları yaşattılar. Avrupa, Ortaçağı yaşarken İslâm’ın ve Müslümanların bulunduğu noktayı izan sahibi Batılı müsteşrikler bile tespit ve teyit ederken bizzat Müslüman iklimde doğup büyüyen -her seviyeden- kimi insanların bu durumu görmezlikten gelip Müslümanları gericilikle suçlaması kabul edilebilir bir durum değildir.
O zaman kimin daha gerici olduğu meselesine gelelim. Eğer kastettikleri, İslâm’ın getirdiği prensiplerin bin beş yüz yıllık geçmişiyse hiç unutulmamalı ki, İslâm ve onun önerdiği yaşam biçimi, bünyesinde barındırdığı durumsallıkla her zaman yenilenmekte, tüm çağlara ve insanlara hitap etmektedir.
İslâm’ı ve Müslümanları gericilikle suçlayanlar ise İslâm’dan önceki dönemlere tekabül eden bir yaşam biçimini önermekte ve öyle bir hayat yaşamaktadır. Günümüzde çağdaşlık nutuklarının içerdiği anlam veya onun tevili sadece şudur: Modernitenin, popüler kültürün, cahiliye dönemlerinin kölesi ve kulları olacaksınız. İnsanlık ilkel çağlarında nasıl bir bilince sahipse onunla yetineceksiniz. Çıplak gezeceksiniz. Nudizmi küçük gruplar seviyesinden çıkarıp dünya geneline yayacaksınız. Cinselliği aile ve belli bir yaş/olgunluk düzeyinden sokaklara, ergenlik yaşlarına, salt tatmin seviyesine indirgeyeceksiniz. Evrim denilen şeyi tekâmül düşüncesinden çıkarıp insanın hayvana dönüşü gibi algılayacaksınız. Hayvanlaşacaksınız! Feminizmi ve türevi olan diğer materyalist düşünceleri en etkin biçimde kullanarak aile kurumunu ortadan kaldıracaksınız. Kimsenin özeli olmayacak hatta o kadar ileri gideceksiniz ki, eşlerinizi paylaşacaksınız. Kutsallarınız maddi şeylerden (para, mal, cinsel tatmin[sizlik], güç, makam) ibaret olacak. Sadece günü yaşayacaksınız ve sizi sınırlayan hiçbir şey olmadığı için bütün fiillerinizde sınırsızca (hayvanlar gibi) ve sorumsuzca özgür olacaksınız… Bu böyle uzar gider.
Tıpkı İslâm’dan önceki devirlerde yaşandığı gibi… İnsanlığın ilkel dönemine, mağaradan henüz çıkamadığı döneme ait olabilecek bir yaşam tarzı! İşte günümüz çağdaşlarının nutuklarının tefsiri… Onların dayattığı çağdaş yaşam biçimi budur. İşte bu yaşam biçimini kabul ettirip İslâm’ı gözden düşürmek ve Müslümanları rencide etmek için kelimelere başvururlar. Gerici derler, yobaz derler, mürteci dereler, örümcek kafalı derler, derler de derler.
Desinler! Biz de sorumuzu soralım: Şimdi söyleyin çağdaş ilkeller. Kim (daha) gerici?
Süleyman S. Aras
>"Murdar bir halden muhteşem bir maziye gitmek gericilik ise, vicdan sahibi her insan mürtecidir"Cemil MERİÇ
YanıtlaSil