Doğru olarak kabul edilen ve öyle de inanılan, dünyanın en yaygın yalanlarından birine göre Türkiye’nin %99,9’u Müslüman… En başta söyleyeyim, ben bu orana kesinlikle inanmıyorum. Net bir oranı kimse veremese de oranın bunun çok çok altında olduğu kesin.
Türkiye’deki Müslümanların genel nüfusa göre oranının istatistiklere %99,9 olarak yansımasının sebebi, kendisine dini sorulan kişilerin %99,9’unun, “Müslüman’ım” demesi olabilir.
Fakat Müslüman olmak için “Müslüman’ım.” demek yeterli midir? Kim, neye göre Müslüman? Ya da hangimiz hangi kriterlere veya donanımlara göre Müslüman’ız? Bu soruların cevaplarını, bazı konulardaki kendi gözlemlerime göre vermeye çalışacağım. Elbette şu gerçeğe inanıyorum: Kelime-i Şehadet getirerek Müslümanlığını ilan eden herkes ismen Müslüman’dır. Amenna! Ancak ismen Müslüman olmak yeterli midir? Ya da Müslümanlığı “şey”lere indirgemek ne kadar doğrudur?
Türkiye’de, Müslümanlık, (kendi gözlem ve görüşmelerime göre) sadece “İslâm’ın beş şartını (Kelime-i Şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zenginse zekât vermek, maddi-manevi gücü yetiyorsa hacca gitmek) yerine getirmek” olarak da, sadece kalp temizliği olarak da algılanabiliyor. İşte bu durumlar indirgemeci yaklaşıma örnek olarak gösterilebilir. Din konusundaki indirgemeci yaklaşım çok çeşitli alanlarda kendini gösterebiliyor. Bunların birkaçına da değinmekte fayda var, diye düşünüyorum. Örneğin, bir tarikatın bağımlısı, bir cemaatin müdavimi olmak, haftanın belirli günlerinde dini içerikli sohbetlere katılmak, Cuma namazı kılmak, belli-başlı bazı gazeteleri okumak ve bazı kanalları izlemek, çocuğunu İmam-Hatip Lisesine göndermek, kadınlar için saçı örtmek, erkekler için ipek ve altından uzak durmak gibi eylem ve etkinlikler Müslüman olmak için yeterli görülebiliyor. Müslümanlığı “şey”lere indirgeme konusunda, bunların dışında onlarca örnek verilebilir. Ancak fazla uzatmama gerek yok sanırım.
Müslümanlık bu kadar basit değildir. Her şeyden önce, İslâm, bir hayat dinidir ve Müslümanlık bir yaşam biçimidir. Kendi hayatında Müslümanlığın maddi-manevi gereklerini bütünleştiremeyen bir Müslüman, yukarıda saydıklarımızı yeterli görüp kul ve yetim hakkı yemekten, yalandan, iftiradan, bozgunculuktan, riyadan uzak duramıyorsa edep ve hayâyı ihmal ediyorsa, diğer insanlarla ilişki, iletişim, ticaret gibi konularda benmerkezci ve agresifse adı “Müslüman” olsa neye yarar ki?
Sonuç itibariyle nicelik/sayı olarak Türkiye’nin %99,9’unun Müslüman olması nitelik/kalite olarak, olması gerektiği gibi bir sonuç doğurmuyorsa (ki doğurmuyor) %100’ü Müslüman olsa neye yarar! Gelenek, görenek, örf-adet, kültür, medeniyet, eğitim, ekonomi, siyaset, ticaret, davranış gibi sosyal hayatımızın tüm unsurları İslâm’dan/Müslümanlıktan bağımsız ve ayrı düşünülemez. Düşünülüyorsa örneklerinde de gördüğümüz gibi Müslümanlık “şey”lere indirgenmiş demektir.
Fakat pragmatist yaklaşıma göre "Müslüman olsun da nasıl olursa (tabiri caizse çamurdan olsun) olsun" denebilir. Diyenler de vardır. Bize, dinimize, ülkemize kaybettiren de budur.
Süleyman S. Aras
>Zenginse zekat vermek ifadesi milletimizi zekat vermekten uzaklaştırıyor.Zengin deyince toplum olarak aklımıza mercedes i daireleri olan adam geliyor.Bence zekat vermeyi ifade etmek için zengin olmaya alternatif bir ifade bulmak gerekiyor.
YanıtlaSil>> ndn, uyarın için çok teşekkür ederim. Çok haklısın da. O zaman şöyle söyleyelim: "Kendisine dinin koymuş olduğu kurallar ölçüsünde zekât düşen kişinin zekât vermesi." :))
YanıtlaSil>müslüman kişi sizinde belirdiğiniz gibi kelime-i şehadet getirendir şimdi burada bazı kimlikler var onlara dikkat etmek gerekiyor Kur'an da Allah bir çok kez ey müminler diye hitap eder ve müminlerin vasıflarını nasıl olduklarını bildirirkişi iman edince müslüman olur ama mümin bir kull olması arzulanır makbul olan da odur namaz kılmak zekat vs ibadetler sadece müslümanların yapmaları gereken bir kaç ibadetten biridir Diline sahip çıkamayan kalp kıran haksızlık yapan Dünya malına sevdalanan bir müslüman 5 vakit alnını secdeden kaldırmasa her yıl hacca gitse oruclarını sektirmese ve diğer emr olunanları hatta vacipleri sünnetleri yapsa ama bahsettiklerimizden geri kalsa islam dininin istediği müslüman yani mümin vasfında olabilir mi yani bu dinden olanları sadece namaz kılan veya oruç tutan yada ne bileyim sünnete riayet eden olarak indirgersek ve bu olarak göstermeye kalkarsak bu Dine haksızlık etmiş oluruzAllah'ın emir ve yasakları bütündür ve hiç biri diğerinden önemsiz değildir yapan yapabildiği kadarını yapmaya çalışacak yapamadığı için ise rabbine sığınacak İslam dininden olanlar nasıl olmalıdır diye bir soru sorayım ve bunun cevabını da kendim vereyim (bu cevap size tanıdık gelecektir okumuş yada duymuşsunuzdur)Bu dinin mensubu kişileri şöyle tanımlayabilirizonları tanımayanlar bu kişileri gördüğünde hal ve hareketlerinde günlük yaşamlarında eğer bir farklılık görebiliyor ve bu farklılığın cevrelerinde tanıdıkları hiç kimsede görmediklerini anlayabiliyor ve bu insanlara karşı içlerinden hayranlık duyuyor ve bunlarda ki olağanüstü durumun inançlarından geldiğini anlayabiliyor ise işte islam dininin mensubları o kişilerdir yazma özürlü olduğumdan anlatamıyorum hani namazda iken namazda olunmak vardır yayada Peygamber Efendimize herkesin herkesin güvenmesi mallarını emanet etmesi hakemlik yapmasını istemesi yani müslüman görüldüğünde bu müslümandır dedirtendir namaz kıldığında yada sakal bıraktığı yada tesettürlü göründüğü için dedirten değildir Bütün olarak dedirtendir
YanıtlaSil>> 3K, yorumun bana şunu hatırlattı. Biz dinimizi tebliğ ederken sadece sözleri değil lisan-ı halimizi de kullanmalıyız. Eğer ikisi uyumsuz ise zaten başarısız oluruz.
YanıtlaSil