13 Ağustos 2008

Yarasalar İçin Yeni Hedef: Edibe Sözen

Ak Parti’nin İletişimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Edibe Sözen, geçtiğimiz günlerde bir yasa taslağıyla gündeme geldi. “Gençleri Koruma Yasası” başlığını taşıyan taslak gündeme gelir gelmez tartışma konusu oldu.



Taslağın içeriğinde; ilköğretim dâhil tüm okullara, her din mensubu için ibadethane açılmasını; gençlerin pornografik yayınlardan uzak tutulması için çeşitli önlemler alınmasını; 18 yaşından küçük gençlerin tek başlarına (yanında velisi olmaksızın) otel, disko, müzikhol, taverna ve saz evlerine; 16 yaşından küçük olanların ise 22:00 ile 05:00 saatleri arasında lokanta ve restoranlara da girmelerinin yasaklanmasını öngören düzenlemeler vardı.



Edibe Hanım taslağı medya ile paylaşınca malum cephe kıyameti kopardı. Her zamanki kadrolu yarasalar deliklerinden çıktı. Yine “laiklik elden gitti, şeriat geliyor, irtica” yaygaraları koparıldı. İşin ilginç yanı, malum çevrelerin “yandaş medya, dinci medya” gibi isimlerle hor görmeye çalıştığı medya kesimi tarafından da taslağa gereken ilgi gösterilmedi. Belki ilgi gösterildi; ama Edibe Hanım’a sahip çıkılmadı.



Dünkü (12.08.2008) Ak Parti MKYK toplantısından sonra yapılan açıklamada ise söz konusu taslağın, Edibe Sözen’in kişisel bir çalışması olduğu ve parti tarafından benimsenmediği belirtildi. (Ne diyeyim siz gidin kerameti Deniz Bölükbaşı’ndan menkul MHP’nin tuzak taslaklarına balıklama atlayın; belki partiniz bu sefer kesin kapatılır.) Ak Parti’nin korkusunu anlıyorum; ama bu kadar pısırıklık da çok fazla abartılı değil mi?



Edibe Sözen, taslağını savunurken aynı uygulamaların birçok Avrupa ülkesinde (özellikle Almanya’yı örnek veriyor) ve Amerika’da da var olduğunu belirtiyor. Nedense hep Batıyı referans alıyoruz. Bu, savunmanın bir parçasıdır denebilir. Çünkü sizi sindirmeye çalışanlar, gericilikle, dünyaya kapalı olmakla suçlayanlar işlerine geldiğinde Batıyı referans gösteriyorlar. Siz de aynı referansı gösterdiğinizde bu sefer, “bizim kendimize göre dinamiklerimiz var” diyorlar. Dinamik dedikleri şey ise aslında toplumun temellerine koydukları dinamitten başka bir şey değil. İçi boş, dayanaksız ifadeler.



Sahi, NEDEN sadece bizim kendimize özgü dinamiklerimiz var? Kimilerine göre Yecüc-Mecüc, kimine göre Yüzüklerin Efendisi serisindeki Orklar, Darwin’e göre ise aşağı ırk olduğumuz için mi kendimize özgüyüz? Bu aşağılamayı, bu sınırlı dini özgürlük anlayışını, bu devşirme-dönme oyunlarını, bu geri zekâlıca ve alçakça yorumlamayı tersine çevirmek için illa birilerinden izin ve “olur” mu almamız gerekiyor?



Gençleri ağına alan pornografi, dini boşluk, gece hayatı, gece hayatının kaçınılmaz sonucu uyuşturucu ve fuhuş... Bunlar hangi toplumu ihya etti? Dinden ve ahlaktan tamamen soyutlanmaya çalışılan ülkelerin toplumsal yapısı ortadadır.



Süleyman S. Aras
Bu yazıyı paylaş:

2 yorum:

  1. >Bu toplumda farkındalığı yüksek bir kaç kişi dahi görmek beni mutlu ediyor. Güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  2. >> çilekli süt, teşekkür ederim. Farkındayım ve hep farkında olacağım. Farkında ol-a-mayanların duaya olan ihtiyaçlarının da farkında olacağım.

    YanıtlaSil

1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.