Yılların bitmeyen tartışması ve korku edebiyatıdır: Türkiye, İran olacak mı, olmayacak mı? Türkiye’nin İran olması konusunda yaratılan korku rejimi devletin ve milletin hangi işine yaradı bilmiyorum; ama birileri yıllarca bu söylemden fena halde nemalandı. Yine o birileri çocuklarını da, -o masumların korku duyguları gelişmeye başlar başlamaz- onlara çarşaflı kadınları göstererek “öcü” ile korkuttu.
Aslına bakarsanız, İran tipi katı rejim, İran’dan önce Türkiye’de uygulanmaya başlamış ve Türk halkını insafsız çarkları arasında bir kısır döngüye mahkûm etmiştir. İran tipi rejim hâlâ Türkiye’dedir ve sistemin faşizan bağnazları tarafından işletilmeye devam etmektedir. Maalesef mevcut laiklik yorumu ve yürürlükteki darbe ürünü Anayasa ile bu katı rejimden kurtuluş pek de mümkün görünmüyor.
Düşünce özgürlüğü hem Türkiye’de hem de İran’da dünya standartlarının çok altında. Her iki ülkede de tabuları koruyan saçma sapan yasalar var. Bunun dışında, dikkat edilirse İran’da da Türkiye’de de katı rejimin kurbanları büyük ölçüde kadınlardır. Örneğin her iki rejimde de kadının ne giyeceğine rejimin öküzleri karar veriyor.
Söylenenlere ek olarak belirtmek gerekirse İran’da olup da Türkiye’de olmayan iyi şeyler de var. Örneğin, İran’da kişi başına millî gelir bizden çok fazla; onlar kendi otomobillerini hata savaş uçaklarını kendileri üretebiliyorlar; petrol başta olmak üzere yer altı kaynaklarını bizden daha iyi işliyorlar; nükleer enerji konusunda da bizden ilerideler; onlarda rejim muhalifi küçük gruplar dışında bir toplumsal bölünmeden söz etmek de mümkün değil. Bu ve benzeri artıları göz önüne alındığında insanın “keşke İran olsak” diyesi geliyor.
Kimse korkmasın Türkiye, İran falan olmaz. Türkiye, İran olmayı İran’dan önce başarmış(!) bir ülkedir. Bilakis İran, Türkiye olmuştur; ama kızılın yerine yeşili seçerek…
Aslına bakarsanız, İran tipi katı rejim, İran’dan önce Türkiye’de uygulanmaya başlamış ve Türk halkını insafsız çarkları arasında bir kısır döngüye mahkûm etmiştir. İran tipi rejim hâlâ Türkiye’dedir ve sistemin faşizan bağnazları tarafından işletilmeye devam etmektedir. Maalesef mevcut laiklik yorumu ve yürürlükteki darbe ürünü Anayasa ile bu katı rejimden kurtuluş pek de mümkün görünmüyor.
Düşünce özgürlüğü hem Türkiye’de hem de İran’da dünya standartlarının çok altında. Her iki ülkede de tabuları koruyan saçma sapan yasalar var. Bunun dışında, dikkat edilirse İran’da da Türkiye’de de katı rejimin kurbanları büyük ölçüde kadınlardır. Örneğin her iki rejimde de kadının ne giyeceğine rejimin öküzleri karar veriyor.
Söylenenlere ek olarak belirtmek gerekirse İran’da olup da Türkiye’de olmayan iyi şeyler de var. Örneğin, İran’da kişi başına millî gelir bizden çok fazla; onlar kendi otomobillerini hata savaş uçaklarını kendileri üretebiliyorlar; petrol başta olmak üzere yer altı kaynaklarını bizden daha iyi işliyorlar; nükleer enerji konusunda da bizden ilerideler; onlarda rejim muhalifi küçük gruplar dışında bir toplumsal bölünmeden söz etmek de mümkün değil. Bu ve benzeri artıları göz önüne alındığında insanın “keşke İran olsak” diyesi geliyor.
Kimse korkmasın Türkiye, İran falan olmaz. Türkiye, İran olmayı İran’dan önce başarmış(!) bir ülkedir. Bilakis İran, Türkiye olmuştur; ama kızılın yerine yeşili seçerek…
Süleyman S. Aras
0 yorum:
Yorum Gönder
1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.