22 Temmuz 2008

Sırp Kasabı Radovan Karacic Yakalandı

Bu sabah, Sırp Kasabı Radovan Karacic’in yakalandığı haberini okuyunca Bosna’daki savaş yıllarını, Sırpların Müslüman Boşnaklara uyguladığı soykırımı, insanlık dışı savaş suçlarını, sınır tanımayan hayvanlaşmalarını, Batının aşağılık ikiyüzlülüğünü bir kere daha hatırladım. İnsanın içinden gelen derin bir sızı tüm hücrelerinde depremler yaratıyor. Aynı sızıyı Srebrenitsa katliamının yapıldığı günlerde de hissetmiştim.



Başta Srebrenitsa katliamı olmak üzere; yaşlı, çocuk, kadın demeden yüz binlerce Boşnak’ın katledilmesinde, kadın ve kızların ırzına geçilmesinde, şehirlerin ve köylerin yağmalanıp yakılmasında parmağı olan onlarca katilden biri Radovan Karacic.



Diğer aşağılıklarla (Slobodan Miloşeviç, Ratko Miladiç, Zdravko Tolimir, Dragoljub Ojdaniç vs.) beraber Bosna’da işlenmedik suç bırakmayan bu canavardan ve diğerlerinden o kadar nefret etmiştim ki, bana teslim edilmiş olsalardı, onlara yıllarca işkence edebilirdim. O yıllardaki doğal öfkemin bir sonucu olarak onları hiç öldürmeyeceğimi, ancak kesinlikle işkencesiz de bırakmayacağımı tasavvur ediyordum: Vücutlarını lokma lokma kesebilir, matkapla kafalarını delebilirdim; ölmemeleri için tüm tedbirleri alır, kemiklerini kırar tekrar kaynatır tekrar kırardım. Bu işkenceler, Azrail’in benim işime müdahale edip onları öldürmesine kadar devam ederdi. O zaman öyle düşünüyordum.



Bugün öfkemden hiçbir şey kaybetmiş değilim. Ancak tüm bu işkencelerin bana ve mazlum Boşnaklara ne faydası olacaktı? İnsanlık adına bir gelişmeye yol açacak mıydı? Bundan sonra bu tür savaş suçlarının işlenmesinin önünü alabilecek miydi? Elbette hayır! Sırp kasaplarından biri olan Slobodan Miloşeviç, bu savaş suçlarından dolayı tutulduğu hapiste bir hayvan gibi öldü de ne oldu? Boşnaklar hâlâ yüreklerindeki yumrukla yaşamıyor mu? Daha birkaç hafta önce ABD, Birleşmiş Milletlere uyguladığı baskıyla savaş sırasında ırza geçmeyi bir savaş taktiği, savaş stratejisi olarak kabul ettirmedi mi? Şeytan, Batıyı bu denli ele geçirmişken…



O yıllarda, tüm Avrupa olaya haçlı zihniyetiyle yaklaşarak Sırpların katliamlarına göz yumdu. Katliamların en büyüğü, Birleşmiş Milletler kontrolünde olan Srebrenitsa’da yapıldı. BM’de görevli olan Hollandalı askerler, Sırp milisler şehre girerken kıllarını bile kıpırdatmayarak canavar sadistliğiyle katliamı seyretmişlerdir. Hollanda askerleri böyle bir olay karşısında nasıl da kayıtsız kaldılar? Gözleri dehşetle nasıl açılmadı? Nasıl oldu da olağan karşıladılar; şaşırmadılar, şaşakalmadılar?



Şimdiki tiyatroya bakar mısınız? Savaş suçlularını, o savaşın en büyük suçlusu Avrupa yargılıyor. Savaş suçlularını yargılayan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi Hollanda’da. Sırpların katliamını seyreden askerler de Hollanda askeriydi.



Süleyman S. Aras
Bu yazıyı paylaş:

0 yorum:

Yorum Gönder

1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.