Ergenekon operasyonu uzun bir sürece yayılmış durumda. İddianame geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklandı. Ergenekon isminde bir örgütlenmeden bahsedildiği ilk günlerde olayın ciddiyetini kavrayanlarla bunun bir siyasi hesaplaşma olduğunu düşünenler eşit sayıda gibi görünüyordu. Ancak zaman geçip her şey çok daha net olarak ortaya dökülünce; belgeler, tanıklar, bağlantılar gün yüzüne çıkınca kısacası olayın vahameti gözler önüne serilince Ergenekon lehine tavır takınanların çoğu yavaş yavaş saflarını değiştirerek sakin bir şekilde yargılamanın sonucunu beklemeye başladılar.
Fakat gariptir ki, başta Deniz Baykal olmak üzere CHP kanadı, siyasi hesaplaşma teorisinde ısrarcı görünüyor. İster istemez insanın aklına çeşitli sorular geliyor. Örneğin, Ergenekon’un siyasi ayağı İşçi Partisi’yle sınırlı değil mi? Mesela CHP de bir yönüyle bu derin çeteleşmenin içinde olabilir mi? Eğer durum böyleyse Deniz Baykal, Ergenekon’un neresinde? Kendi ifadesiyle basit bir avukatlık görevi mi üstlenmiştir; yoksa daha üst kademelerde mi kullanılıyor?
Medyanın bir kesiminde de Ergenekon olayı ile ilgili bir akıl tutulmasından bahsedilebilir. Operasyonlar yedi dalga şeklinde geldi. Bu sayı yedide kalmayıp yetmişleri bulabilir. Çünkü her gün yeni bilgiler, belgeler, isimler ve bağlantılar çıkıyor ortaya. Çetenin sızmadığı yer kalmamış gibi. Partilerle, medyayla, iş dünyasıyla, dinci olarak ilan edilen taşeron terör örgütleriyle hatta PKK’yla kirli ilişkiler; kirli bir yumağın kara bir kartopu gibi büyüyeceğini gösteriyor. Bu ilişkiler, medyadan bazı ağır toplara da bulaşmış olabileceği için bu ağır topların güdümünde olan bir kısım medya bu yüzden operasyonları -daha başında- akamete uğratmaya çalışıyor olabilir mi acaba? Acaba ihanet çemberi bu kadar geniş olabilir mi? Yoksa Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ne kadar kirli olay varsa hepsinde parmağı olduğu ileri sürülen bir örgütlenme nasıl savunulabilir?
Tekrar Deniz Baykal’a dönersek, onu anlamak çok güç! Daha düne kadar her türlü çeteleşmenin önüne geçilmesi, Susurluk’un ve faili meçhullerin aydınlatılması talepleriyle meydanlarda nara atan birinin bugün geldiği nokta ibret vericidir.
Kim bilir? Belki de Deniz Baykal, bir sonraki seçimde parlamento dışında kalması halinde, kendisinin de Ergenekon’dan tutuklanacağından korkmaktadır. Bu kadar çırpınmanın aklıma getirdiği senaryolardan birisi de budur.
Son bir soru: Acaba Ergenekon, CHP’nin tek parti döneminden beri süregelen gizli iktidarının dinamosunu mu oluşturuyordu? Yoksa bir parti, çok partili sisteme geçtikten sonra iktidar olmak için neden hiçbir şey yapmaz ki; ya da iktidar olmamak için neden her türlü yola başvurur ki? Çok derin, gizli ve kirli güçlerin, tabuların ve dogmaların desteklediği gayrimeşru bir iktidara sahip olduğu için olabilir mi?
Not: “Muhalefette de olsak parlamento dışında da olsak iktidarda biz varız.” Bu söz, Deniz Baykal’a aittir.
Fakat gariptir ki, başta Deniz Baykal olmak üzere CHP kanadı, siyasi hesaplaşma teorisinde ısrarcı görünüyor. İster istemez insanın aklına çeşitli sorular geliyor. Örneğin, Ergenekon’un siyasi ayağı İşçi Partisi’yle sınırlı değil mi? Mesela CHP de bir yönüyle bu derin çeteleşmenin içinde olabilir mi? Eğer durum böyleyse Deniz Baykal, Ergenekon’un neresinde? Kendi ifadesiyle basit bir avukatlık görevi mi üstlenmiştir; yoksa daha üst kademelerde mi kullanılıyor?
Medyanın bir kesiminde de Ergenekon olayı ile ilgili bir akıl tutulmasından bahsedilebilir. Operasyonlar yedi dalga şeklinde geldi. Bu sayı yedide kalmayıp yetmişleri bulabilir. Çünkü her gün yeni bilgiler, belgeler, isimler ve bağlantılar çıkıyor ortaya. Çetenin sızmadığı yer kalmamış gibi. Partilerle, medyayla, iş dünyasıyla, dinci olarak ilan edilen taşeron terör örgütleriyle hatta PKK’yla kirli ilişkiler; kirli bir yumağın kara bir kartopu gibi büyüyeceğini gösteriyor. Bu ilişkiler, medyadan bazı ağır toplara da bulaşmış olabileceği için bu ağır topların güdümünde olan bir kısım medya bu yüzden operasyonları -daha başında- akamete uğratmaya çalışıyor olabilir mi acaba? Acaba ihanet çemberi bu kadar geniş olabilir mi? Yoksa Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ne kadar kirli olay varsa hepsinde parmağı olduğu ileri sürülen bir örgütlenme nasıl savunulabilir?
Tekrar Deniz Baykal’a dönersek, onu anlamak çok güç! Daha düne kadar her türlü çeteleşmenin önüne geçilmesi, Susurluk’un ve faili meçhullerin aydınlatılması talepleriyle meydanlarda nara atan birinin bugün geldiği nokta ibret vericidir.
Kim bilir? Belki de Deniz Baykal, bir sonraki seçimde parlamento dışında kalması halinde, kendisinin de Ergenekon’dan tutuklanacağından korkmaktadır. Bu kadar çırpınmanın aklıma getirdiği senaryolardan birisi de budur.
Son bir soru: Acaba Ergenekon, CHP’nin tek parti döneminden beri süregelen gizli iktidarının dinamosunu mu oluşturuyordu? Yoksa bir parti, çok partili sisteme geçtikten sonra iktidar olmak için neden hiçbir şey yapmaz ki; ya da iktidar olmamak için neden her türlü yola başvurur ki? Çok derin, gizli ve kirli güçlerin, tabuların ve dogmaların desteklediği gayrimeşru bir iktidara sahip olduğu için olabilir mi?
Not: “Muhalefette de olsak parlamento dışında da olsak iktidarda biz varız.” Bu söz, Deniz Baykal’a aittir.
Süleyman S. Aras
CHP Genel Başkanı ve Ankara Hukuk Fakültesi mezunu olan Deniz Baykal hakkında ayrıntılı bilgiyi www.ankarahukuklular.com adresinden edinebilirsiniz.
YanıtlaSil> Sayın Deniz Baykal(!), verdiğiniz kaynak için teşekkür ederim. Ben kendilerini(zi) birçok kaynaktan zaten tanıyordum. Fazla bilgi göz çıkarmaz. Bir de oradan buyuralım o zaman...
YanıtlaSil