Son günlerde, geçmişte yaşanmış ve günümüzde yaşanan çok karmaşık olaylar ve kirli ilişkiler yumağı birbiri ardına deşifre oluyor. 28 Şubat Sürecinde DYP milletvekillerini Genelkurmay’a çağırarak kulaklarını çekip tehdit eden ve hükümet deviren komutanların son zamanlarda yargı erkinin başındaki kişilere de aynı baskıyı uyguladığı ortaya çıktı.
Bu baskıların başörtüsü davasına yönelik olduğu, Ak Parti’nin kapatılmasını da etkileyeceği varsayılıyor. Varsayımın birinci ayağı gerçekleşti; ikinci ayağının da gerçekleşeceğine dair fikir birliği var.
Aslında Anayasa Mahkemesi üyelerine herhangi bir baskı yapmaya gerek yok. Çoğunluğu ANS tarafından atanmış, CHP’li oldukları bilinen faşizan Kemalistlerden oluşuyor. Sembol düşmanı falan da değiller; bizzat dine (İslâm’a) ve topluma düşmanlar.
Bu dönemde Onur Öymen’in başörtüsü hakkındaki beyanatı, Önder Sav’ın din düşmanı açıklamaları, dinlenme komedisi, Ergenekon Operasyonu, Anayasa Mahkemesi’nin padişahın yerini alması gibi olaylar aslında halk üzerinde bir uyandırma servisi işlevi gördüğü için ben şahsen rahatım. Bu statükocu faşizan laikçilerin son çırpınışları, hata yapmalarına ve deşifre olmalarına sebep oluyor. En ideal ve global deşifre kaynağı olan YouTube’u (gayri ciddi gerekçelerle) kapatmaları bile takkenin düşüp kelin görünmesine engel olamıyor.
Son olarak, 30 Ağustos 2008’den sonra Genelkurmay Başkanı olmaya hazırlanan İlker Başbuğ’un İsrail’deki Ağlama Duvarı’nda çekilen fotoğrafları ortaya çıktı. Daha önce de cami yolu tanımayan birçok Türk Ağlama Duvarı’nda görüntülendi. Bunlar laikliğe hiç zarar vermedi. Çünkü bu ziyaretlerin icazetle ilgisi olduğunu düşünmeye gerek yok. Pek âlâ hepsi de turistik olabilir. İsrail, Filistinlilere kan kusarken Genelkurmay’ın yaptığı tank modernizasyonu ihalesini İsrail’e vermesi de tamamen ticari kaygılara dayanıyordu.
Şimdiki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt (“iyi çocuk”un hamisi) ile ilgili de Yahudi olduğuna dair iddialar, göreve başlamadan önce gündeme gelmişti. O iddialar hâlâ tazeliğini ve gündemdeki yerini koruyor. Yüksek yargı (Yargıtay ve Danıştay) üyeleri de geçtiğimiz günlerde Hacıbektaş’ı ziyaret ederek bir nevi mesaj vermişlerdi. Demişlerdi ki, “biz CHP’nin 45 günde aydın, âlim, bilge, filozof, hukukçu aklına ne gelirse ondan yetiştirdiği Halk Evleri geleneğinden geliyoruz. Kusura bakmayın; ama toplumun tüm kesimlerini kucaklayamayız.”
Evet, kimin nereye gittiği, kimin dizinde veya duvarında ağladığı pek umurumda değil. Biraz da camiye (ve camiye gelene) gelin yeter; ama üniformalarınızla ve postallarınızla değil, trençkotunuzla ve Converse veya Timberland ayakkabılarınızla…
Bu baskıların başörtüsü davasına yönelik olduğu, Ak Parti’nin kapatılmasını da etkileyeceği varsayılıyor. Varsayımın birinci ayağı gerçekleşti; ikinci ayağının da gerçekleşeceğine dair fikir birliği var.
Aslında Anayasa Mahkemesi üyelerine herhangi bir baskı yapmaya gerek yok. Çoğunluğu ANS tarafından atanmış, CHP’li oldukları bilinen faşizan Kemalistlerden oluşuyor. Sembol düşmanı falan da değiller; bizzat dine (İslâm’a) ve topluma düşmanlar.
Bu dönemde Onur Öymen’in başörtüsü hakkındaki beyanatı, Önder Sav’ın din düşmanı açıklamaları, dinlenme komedisi, Ergenekon Operasyonu, Anayasa Mahkemesi’nin padişahın yerini alması gibi olaylar aslında halk üzerinde bir uyandırma servisi işlevi gördüğü için ben şahsen rahatım. Bu statükocu faşizan laikçilerin son çırpınışları, hata yapmalarına ve deşifre olmalarına sebep oluyor. En ideal ve global deşifre kaynağı olan YouTube’u (gayri ciddi gerekçelerle) kapatmaları bile takkenin düşüp kelin görünmesine engel olamıyor.
Son olarak, 30 Ağustos 2008’den sonra Genelkurmay Başkanı olmaya hazırlanan İlker Başbuğ’un İsrail’deki Ağlama Duvarı’nda çekilen fotoğrafları ortaya çıktı. Daha önce de cami yolu tanımayan birçok Türk Ağlama Duvarı’nda görüntülendi. Bunlar laikliğe hiç zarar vermedi. Çünkü bu ziyaretlerin icazetle ilgisi olduğunu düşünmeye gerek yok. Pek âlâ hepsi de turistik olabilir. İsrail, Filistinlilere kan kusarken Genelkurmay’ın yaptığı tank modernizasyonu ihalesini İsrail’e vermesi de tamamen ticari kaygılara dayanıyordu.
Şimdiki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt (“iyi çocuk”un hamisi) ile ilgili de Yahudi olduğuna dair iddialar, göreve başlamadan önce gündeme gelmişti. O iddialar hâlâ tazeliğini ve gündemdeki yerini koruyor. Yüksek yargı (Yargıtay ve Danıştay) üyeleri de geçtiğimiz günlerde Hacıbektaş’ı ziyaret ederek bir nevi mesaj vermişlerdi. Demişlerdi ki, “biz CHP’nin 45 günde aydın, âlim, bilge, filozof, hukukçu aklına ne gelirse ondan yetiştirdiği Halk Evleri geleneğinden geliyoruz. Kusura bakmayın; ama toplumun tüm kesimlerini kucaklayamayız.”
Evet, kimin nereye gittiği, kimin dizinde veya duvarında ağladığı pek umurumda değil. Biraz da camiye (ve camiye gelene) gelin yeter; ama üniformalarınızla ve postallarınızla değil, trençkotunuzla ve Converse veya Timberland ayakkabılarınızla…
Süleyman S. Aras
0 yorum:
Yorum Gönder
1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.