Soyunun çocuklar, genç kızlar, yetişkin kızlar, yeni gelinler, genç anneler, eski gelinler, yaşlı anneler ve nihayet nineler. Hepiniz soyunun. Siz soyunun ki geri kalmayalım. Siz soyunun ki, aydınlık geleceğimizi karartmak isteyenlere, göğsümüzü gere gere “işte biz buradayız” diyebilelim.
Gün gelecek kendi beyinlerini örümcek bağlamış insanlar sizi markaja alıp “yapmayın, etmeyin” diyecekler. Geçmişte bunun örneğini çok gördük. Nice arkadaşımızın beynini yıkayıp onları da kendileri gibi yapıverdiler. O arkadaşlarımızın bir kısmı soyunmaktan vazgeçerek daha mutedil denilen tuhaf kıyafetler giymeye başladı; bazıları daha da ileri giderek tesettür denilen öteki İslâm dininden (zira bizim inandığımız İslâm daha başka ve daha bir güzel) ithal bir giyim tarzını benimsedi.
Sakın ola onlara aldanmayasınız. Güzelim Batıdan ithal ettiğimiz ve her yıl etek boylarını biraz daha yukarı çektiğimiz, bluzları ve pantolonları biraz daha daralttığımız, göğüs ve sırt dekoltesini iyice derinleştirdiğimiz ve kıyafet devrimini tamamladığına inandığımız giyim-kuşam tarzınızdan sakın ödün vermeyiniz.
Bu bölüm özellikle genç kızlara… Benim güzel, genç ve akıllı kızlarım, bazılarınızın anne-babaları “biz muhafazakâr ve mütedeyyin bir aileyiz. Kızım n’olur böyle giyinme, kıyafetlerine biraz dikkat et” derlerse itiraz etmeyin. Sözlerini dinliyormuş gibi davranın; daha uzun etekler edinip daracık bluzunuzun üzerine bol bir mont alın. Okula veya işe giderken her on metrede bir eteğinizi belden bir katladığınızda, gideceğiniz yere kadar boyu istediğiniz ölçülere gelecektir. Güzelim vücudunuzun tüm hatlarını sergilemek için aldığınız daracık bluzun işlevsel hale gelmesi için de evden yeterince uzaklaştığınız kanaatine varınca o bol monttan kurtulursunuz, olur biter. Böyle pratik bir yöntem varken anne-babanızı üzmeyin. “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı…” prensibini unutmayın. Daha sonra kendi ayaklarınızın üstünde durmayı başardığınızda size kim karışabilir ki? O zaman bağnaz kocalarınız bile “gık” çıkaramaz size. Çünkü onlara karşı kullanabileceğiniz çok etkili silahlarınız var: size olan sevgisi, güzelliğiniz, sizden ayrılsa da sizden bir numara büyüğünü bulamayacağı gerçeği ve en önemlisi sizi böyle görüp kabul ettiği meselesi bu silahlarınızdan sadece birkaçıdır.
Etek boyu konusuna değinmişken şu meseleyi de atlamayayım: İlk ve ortaöğretim kurumlarında bazı müdürlerin, idarecilerin ve öğretmenlerin, genç kızlarımızın etek boyuna karışmasından fena halede huylanan ve gerekli mercilere şikâyette bulunan aydın ve çağdaş öğretmenlerimize iftiralar atılabilir. Onlara, genç kızların bacaklarına, orasına-burasına bakmaktan hoşlanan, bunun için etek boyuna müdahaleyi engellemeye çalışan sübyancılar gözüyle bakanlar olabilir. Bu tür durumlarda kesinlikle bu öğretmenlerinizden yana tavır alın. Girdiğiniz bu dayanışma ruhunu pekiştirmek için sizi evlerine davet eden öğretmenlerinizi kırmayın. Bu konuda sizi tereddüde düşürebilecek basın-yayın haberlerinden ibaret safsatalara kulak asmayın. O tehlikeler ancak dizi ve filmlerde -o da beyinlerimizi yıkamak için- olur.
Şu gericilerin söyledikleri şeylere bakar mısınız? Kadın-erkek karışık olarak aynı havuza giremezmiş, denizde birlikte yüzemezlermiş… bunlar ayıpmış, günahmış. Bizim kalbimiz temiz, bizim onlar gibi bastırılmış cinsel duygularımız yok. Çünkü her çağdaş insan gibi cinselliği çok erken yaşlarda yaşamaya başladık. O kadar çok şey görüp yaşadık ki, bizim midemizin kaldıramayacağı bir genişlikten ve rahatlıktan söz edilemez.
Güzel kızım, şunu da unutma! Ne kadar soyunursan keşfedilme şansın da o kadar artacak. Böylece sanatçı, manken, aktris olma gibi rüyalarını süsleyen mutlu geleceğe ulaşman daha kolay olacak. Soyunup para kazanacaksın, para kazandıkça daha çok soyunacaksın. Paraya para demeyeceksin.
Kültürden, örf-adetten, din ve gelenekten bahsedenlere gelince onlara diyecek fazla sözümüz yoktur. Bizim gibi düşünmeyenler ve bizim gibi yaşamayanlar bizden uzak olsun yeter. Bizim de beyinlerimizi yıkayıp kendilerine benzetirler diye onlarla iletişim kurmuyoruz. Çünkü geçekten çok tehlikeli insanlar. Büyü mü yapıyorlar? Efsunluyorlar mı ne? Tuzaklarına düşen bir daha kurtulamıyor.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Allah bize nefis vermiş değil mi? Nefis ve nefsani arzular gereksiz olsaydı bize verilir miydi hiç?
Evet değerli okur, sana, bana ve ona; senin, benim ve onun yani hepimizin değip geçtiği tüm insanlara çıplaklık güzellemeleri yapılırken ve medeniyetin, çağdaşlığın, ilerlemeciliğin ve her türlü gelişmenin çıplak bedenlerle kazanılabileceği yanılgısı aşılanırken üç aşağı beş yukarı bu argümanlara başvuruluyor.
Ben kendimce bir ironi yapmaya çalıştım. Kim bilir, bu konuda daha ne ilginç hikâyeler vardır.
Gün gelecek kendi beyinlerini örümcek bağlamış insanlar sizi markaja alıp “yapmayın, etmeyin” diyecekler. Geçmişte bunun örneğini çok gördük. Nice arkadaşımızın beynini yıkayıp onları da kendileri gibi yapıverdiler. O arkadaşlarımızın bir kısmı soyunmaktan vazgeçerek daha mutedil denilen tuhaf kıyafetler giymeye başladı; bazıları daha da ileri giderek tesettür denilen öteki İslâm dininden (zira bizim inandığımız İslâm daha başka ve daha bir güzel) ithal bir giyim tarzını benimsedi.
Sakın ola onlara aldanmayasınız. Güzelim Batıdan ithal ettiğimiz ve her yıl etek boylarını biraz daha yukarı çektiğimiz, bluzları ve pantolonları biraz daha daralttığımız, göğüs ve sırt dekoltesini iyice derinleştirdiğimiz ve kıyafet devrimini tamamladığına inandığımız giyim-kuşam tarzınızdan sakın ödün vermeyiniz.
Bu bölüm özellikle genç kızlara… Benim güzel, genç ve akıllı kızlarım, bazılarınızın anne-babaları “biz muhafazakâr ve mütedeyyin bir aileyiz. Kızım n’olur böyle giyinme, kıyafetlerine biraz dikkat et” derlerse itiraz etmeyin. Sözlerini dinliyormuş gibi davranın; daha uzun etekler edinip daracık bluzunuzun üzerine bol bir mont alın. Okula veya işe giderken her on metrede bir eteğinizi belden bir katladığınızda, gideceğiniz yere kadar boyu istediğiniz ölçülere gelecektir. Güzelim vücudunuzun tüm hatlarını sergilemek için aldığınız daracık bluzun işlevsel hale gelmesi için de evden yeterince uzaklaştığınız kanaatine varınca o bol monttan kurtulursunuz, olur biter. Böyle pratik bir yöntem varken anne-babanızı üzmeyin. “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı…” prensibini unutmayın. Daha sonra kendi ayaklarınızın üstünde durmayı başardığınızda size kim karışabilir ki? O zaman bağnaz kocalarınız bile “gık” çıkaramaz size. Çünkü onlara karşı kullanabileceğiniz çok etkili silahlarınız var: size olan sevgisi, güzelliğiniz, sizden ayrılsa da sizden bir numara büyüğünü bulamayacağı gerçeği ve en önemlisi sizi böyle görüp kabul ettiği meselesi bu silahlarınızdan sadece birkaçıdır.
Etek boyu konusuna değinmişken şu meseleyi de atlamayayım: İlk ve ortaöğretim kurumlarında bazı müdürlerin, idarecilerin ve öğretmenlerin, genç kızlarımızın etek boyuna karışmasından fena halede huylanan ve gerekli mercilere şikâyette bulunan aydın ve çağdaş öğretmenlerimize iftiralar atılabilir. Onlara, genç kızların bacaklarına, orasına-burasına bakmaktan hoşlanan, bunun için etek boyuna müdahaleyi engellemeye çalışan sübyancılar gözüyle bakanlar olabilir. Bu tür durumlarda kesinlikle bu öğretmenlerinizden yana tavır alın. Girdiğiniz bu dayanışma ruhunu pekiştirmek için sizi evlerine davet eden öğretmenlerinizi kırmayın. Bu konuda sizi tereddüde düşürebilecek basın-yayın haberlerinden ibaret safsatalara kulak asmayın. O tehlikeler ancak dizi ve filmlerde -o da beyinlerimizi yıkamak için- olur.
Şu gericilerin söyledikleri şeylere bakar mısınız? Kadın-erkek karışık olarak aynı havuza giremezmiş, denizde birlikte yüzemezlermiş… bunlar ayıpmış, günahmış. Bizim kalbimiz temiz, bizim onlar gibi bastırılmış cinsel duygularımız yok. Çünkü her çağdaş insan gibi cinselliği çok erken yaşlarda yaşamaya başladık. O kadar çok şey görüp yaşadık ki, bizim midemizin kaldıramayacağı bir genişlikten ve rahatlıktan söz edilemez.
Güzel kızım, şunu da unutma! Ne kadar soyunursan keşfedilme şansın da o kadar artacak. Böylece sanatçı, manken, aktris olma gibi rüyalarını süsleyen mutlu geleceğe ulaşman daha kolay olacak. Soyunup para kazanacaksın, para kazandıkça daha çok soyunacaksın. Paraya para demeyeceksin.
Kültürden, örf-adetten, din ve gelenekten bahsedenlere gelince onlara diyecek fazla sözümüz yoktur. Bizim gibi düşünmeyenler ve bizim gibi yaşamayanlar bizden uzak olsun yeter. Bizim de beyinlerimizi yıkayıp kendilerine benzetirler diye onlarla iletişim kurmuyoruz. Çünkü geçekten çok tehlikeli insanlar. Büyü mü yapıyorlar? Efsunluyorlar mı ne? Tuzaklarına düşen bir daha kurtulamıyor.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Allah bize nefis vermiş değil mi? Nefis ve nefsani arzular gereksiz olsaydı bize verilir miydi hiç?
Evet değerli okur, sana, bana ve ona; senin, benim ve onun yani hepimizin değip geçtiği tüm insanlara çıplaklık güzellemeleri yapılırken ve medeniyetin, çağdaşlığın, ilerlemeciliğin ve her türlü gelişmenin çıplak bedenlerle kazanılabileceği yanılgısı aşılanırken üç aşağı beş yukarı bu argümanlara başvuruluyor.
Ben kendimce bir ironi yapmaya çalıştım. Kim bilir, bu konuda daha ne ilginç hikâyeler vardır.
Süleyman S. Aras
>Blogcu'dayken Bu Yazıya Yapılan Yorumlar:22.3.2008 - Deli Profesör Yazan: Deli Profesör Hocam ironinin kralını yapmışsınız.Bu konuda laf değdirilebilecek nerdeyse her yere değdirmişsiniz.Ama bahsettiğiniz insanların bu yazdıklarınızı anlayamayacak kadar yüzeysel olduklarını bilmek üzücü bir durum. 22.3.2008 - Teşekkür ederim Deli Profesör Yazan: suleymanaras "İroni yaparken içimden dua etmedim" dersem yalan olur. Kimseyi ötekileştirmek istemiyorum; ama çıplaklık felsefesi benim anlama ve algılama eşiğimi öteye geçemiyor. İddia ediyorum Müslüman olmasam da bu böyle olurdu. 22.3.2008 - slm Yazan: Recep Hilmi Tufan Medeniyet dediğin açmaksa bedeni, Desene çöldeki bedevi senden daha medeni... Bir başka rivâyete göre: "Desene hayvanlar senden daha medeni..." Bağlantı 22.3.2008 - giyim kuşam Yazan: dunbugun çağdaşlaşmayı ve ilericiliği giyim kuşama indirgeyerek kalkınabileceğimizi yutturmaya çalışanlar bu ülkenin düşmanıdır. ve onların sığındıkları argümanların hiç biride doğru değildir. desekde bizi kim dinleyecek ki hakkı söyleyenlerin tu kaka şeytanın dostlarının ise başüstünde olduğu bir yerde yaşıyoruz herşey onların ellerinde bizler insanlarımızı hayırsız işlerden korumaya çalışır vew uyarırken onlar bir zamanlar artis olacağım deyipde evden kaçan kızların hayallerini çalan insanlar gibi yeni avlar bekliyorlar ve popüler kültür ile insanlara ahlaksızlığı erdem miş gibi şırınga ediyorlar
YanıtlaSil