1 Şubat 2008

Meğer Çoktan Bölünmüşüz

Şu son zamanlardaki başörtüsü tartışmaları da açıkça gösterdi ki, tam da orta yerimizden bölünmüş bir milletiz. Bu sonuca, genelde internet ortamını, özelde ise internetteki fikirsel tartışmaları, forumları, haber sitelerini ve Facebook ile YouTube’daki ayağa düşmüş halimizi yakından takip eden biri olarak varıyorum. Sokaktaki vatandaş ile medyadaki bazı hazımsızların durumu da çok farklı değil.

Tehlikenin büyüklüğünün farkında olan kaç kişi var, bilmiyorum; ama tedbir alınmazsa düşmanlıklar daha da büyüyecek. Ben bu düşmanlık biçimini çok tehlikeli buluyorum. İnsanlar birbirlerinin dinine, diline, ırkına, görüşüne, kutsalına, anasına-avradına küfrederek tatmin oluyorlar. Yarın bir gün bu şekilde tatmin olmayı yeterli görmeyen ve kendisine de küfredildiği için bu durumu hazmedemeyen birçok insan kavgasını sokağa taşırsa ve sokaklar taşarsa kimse doğacak kaosun, kargaşanın, anarşinin önüne geçemez.
Sokaktaki vatandaşın tavrı gerçekten başka bir alem. İnsan görünümlü bir spastik çıkıyor, ağzını yaya yaya konuşuyor (canım ülkemin bazı zavallıları, ağzını yaya yaya konuşanın; bilgili, kültürlü, haysiyetli ve şerefli olmaktan ileri geldiğini, diğer insanların da bunu yuttuğunu zannediyor) Kendine uzatılan mikrofona diyor ki: “İfinim, tüğban seğbest bığakılığsa, kağgaşa oluğ, kaos oluğ, tüğbanlı olanlağ tüğbansızlağa baskı yapağ. Tüğbanlılağ, tüğbansızlağı gavuğ olağak göğüyollağ. Ben bu işin sonunun neğeye vağacağını bilemiyoğum. Bu milletin ipleğini çok fazla gevşetmiciksin. Düşünce ve fikir özgüğlüğü veğmiciksin. Yoksa bunlağın önüne geçemezsiniz.”

İşin geyik boyutu bir tarafa, keşke kafa olarak değil de toprak olarak bölük pörçük bir yapımız olsaydı. Elli tane eyaletimiz olsaydı; ama birbirimize saygımız, tahammülümüz olsaydı. Birbirine diş bileyen çakalların içine nüfuz ettiği yetmiş milyonluk bir ülkeden on milyonluk da olsa kenetlenebilen bir ülke yeğdir. Kendi içinde birbirini dışlamış, bitirmiş ve düşman bellemiş bir millet sadece Anadolu’ya değil dünyaya hâkim olsa ne işe yarar. Size sesleniyorum internet çocukları, kaç kuruş edersiniz millet(!) olarak.

Meğer içimize atılan nifak tohumları, çoktan filizlenmiş, büyümüş, semirmiş ve şimdi semere(!) vermeye devam ediyor. Resmen olmasa da fiilen bölünmüş, birbirimize düşman olmuşuz. İnternette, gazetede, radyoda, TV’de ve sokakta yorum yapanların ekserisini orta düzeyde eğitim almış insanlar olarak kabul edersek diğer insanların durumunu düşünemiyorum bile. Bu ülkeyi sağcı-solcu, Türk-Kürt, Sünni-Alevi, dindar-laik, kapalı-açık vb. kapmalara ayıranlar, (kendi aptallığımız, aşağılığımız ve alçaklık komplekslerimiz yüzünden) tamamen bölme hususunda da neredeyse başarılı oldular.

Neymiş, bir kesime göre başörtüsünü savunanlar İran, Malezya veya Arabistan’a gitmeliymiş; bu ülke çağdaşlarınmış, gericilere bırakılmayacakmış, bu ülkeyi Atatürk’ten miras olarak alanlar kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarmış. Diğer kesime göre ise muhafazakâr insanlara tahammülü olmayanlar Çin, Küba veya Kuzey Kore gitsin. Bu ülke de Müslüman olmayanlara yaşama hakkından başka haklar çok geliyor; dolayısıyla kuduruyorlar. Açıkça görülüyor ki, iki taraf da çok gergin.

Kanaati şahaneme göre, internet ortamında ağıza alınmayacak küfürler edenlerin ya psikolojik sorunları ya entelektüel yetersizlikleri var ya da (daha kötüsü) tohumlarında bir sorun var. Kanaati şahanemi serdettikten sonra âcizane tavsiyemden de yoksun bırakmayayım bari. Birinci gurupta olanlar derhal tedaviye, ikinci gurupta olanlar derhal kütüphanelere, kitapçılara, resmi ve fahri öğretmenlere, okulu asarak bitirmişlerse (tekrar için) okula koşsunlar. Üçüncü ve en zor durumda olanlara gelince, eğer cesaretleri varsa derhal annelerinin yakasına yapışsınlar; “beni nereden peydahladın diye”. Kimse kusura bakmasın; ama sıraladığım eksiklik ve hastalıkların bunlardan başka çözüm yolu yok.

Olayın başka bir boyutu da özellikle Doğan Grubu’nun, başta Milliyet olmak üzere tüm basın yayın birimleriyle birlikte olayı kaşıması ve insanları birbirine karşı kışkırtması. Bu fikir ayrılığının getirdiği tartışmalardan ne kâr elde ediyorlarsa, olayın tartışma sahasından çıkarılıp kavga sahasına taşınması için ellerinden geleni yapıyorlar. Ülkenin manevi dinamiklerini, kardeşlik bağlarını dinamitleyen bu gurup, son günlerde iyice şaha kalktı. Pornografik içerikli sayılabilecek gazeteleri dergileri, radyo ve TV’leri ile bunların internet siteleri yönlendirmelerle dolu. Şimdi de YouTube’daki bir videoya çanak tutuyor; neredeyse girin izleyin, siz de küfürlü, tehditli yorum yazın diye yalvarıyor. Neymiş, bir video varmış. (video ile ilgili ayrıntılı bilgi verip Milliyet gibi yönlendirme yapmak istemiyorum; ama mesele başı kapalı bir kızcağızın chat yaparken cahilliğin de etkisiyle düştüğü tuzakla ilgili)

Âcizane tavsiyem, kökleri Kahramanmaraş’tan başka yerlere dayanan Aydın Doğan ve felsefesi konusunda herkesin azami temkinli davranmasıdır. Bu adam, bu ülke için en büyük tehlikedir.

Belki Türkiye fiziki olarak hiçbir zaman bölünmeyecek ve ilelebet payidar kalacaktır; ama bu fikirsel, düşünsel, zihinsel, kültürel ve dinsel farklı duruşlarımızı hazmedemediğimiz için birbirimizi yiyip duracağız.

Umarım bu yazdıklarım benim paranoyam olarak kalır.

Süleyman S. Aras
Bu yazıyı paylaş:

0 yorum:

Yorum Gönder

1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.