Televizyon dizilerimizin tamamına yakını içerik açıcından iğrençlik çizgisinin çok altında… Bu bir gerçek! Artık eskisi gibi “seviye yerlerde” diyemiyoruz. Çünkü seviye falan kalmadı.
Seviye meselesini bir kenara bırakmadan önce, dikkatimi çeken çok önemli bir konu var. Öncelikle bunu paylaşacağım. Bu konu özellikle bilinçaltımız ile ilgili…
Dizilerin bilinçaltımıza yerleştirdiği imajlar o kadar etkili ki, artık hayatımıza birileri bizden daha çok sahip. Aynı merkezden çıktığı izlenimi veren bu dizilerin senaristleri ne yazıyor ve oyuncuları ne oynuyorsa biz artık biz değil, oyuz. Kimsenin kendine ait bir karakteri kalmadı.
O diziler o kadar ileri gitti ki, dinimizi, dilimizi, kültürümüzü, örf ve âdetlerimizi, sosyal ve demografik yapımızı vs. deforme etti; deforme etmekle kalmadı, aşağıladı. Çoğu insan ‘gerçek kendi’nden utanır hale geldi. Dizilerdeki ‘hayvani hayat formu’ dışındaki yaşam biçimleri “tu kaka!” yapılıp bir kenara atıldı. Oysa hayvanlar âlemiyle ilgili ne kadar belgesel izlerseniz izleyin, onların dünyasında bile dizilerimiz kanalıyla pompalanmaya çalışılan kadar çarpık, çıplak, rencide edici, aşağılık, iğrenç bir sosyal yapılanma bulamazsınız.
Şimdi seviye meselesini bir kenara bırakıp diğer konuyu paylaşmak istiyorum.
Dizilerdeki karakterlerin isimlerini biraz irdeleyince şunu fark ettim: Özellikle olumsuz karakterlerin isimleri genelde bizim dinimizde, kültürümüzde, geleneğimizde, önemli yeri olan hatta zirvelere çıkmış simge şahsiyetlerden seçiliyor. Nerede saf, aptal, hırsız, saldırgan, küfürbaz, güvenilmez, yalancı, üçkâğıtçı, içten pazarlıklı, namussuz, hain, devlet düşmanı, geri kafalı (dindar anlamında değil) vs. karakter varsa hepsinin ismi özenle seçilmiş gibi.
Yıllar önce, “İnek Şaban” ve “İnek Kemal” özelinde bu konuyu Şevki Yılmaz gündeme getirdiğinde onu çok ciddi bulmamıştım. Yapılan araştırmalarda, artık insanların çocuklarına Şaban ismini vermeye pek yanaşmadığı ortaya çıkınca, Şevki Yılmaz’ın ne kadar haklı olduğunu anladım.
Sanki Hz. Muhammed ismi etrafında bir hassasiyet seziliyor. Ancak onun dışında genelde olumsuz imajlara verilen isimler, az önce bahsettiğim gibi hep önünde hürmeten eğileceğimiz insanların da sahip olduğu isimler.
Ama yeter artık! Hatice’yi, Bekir’i, Osman’ı, Ali’yi, Sıddık’ı, Faruk’u, Ayşe’yi (Aişe), Fatma’yı (Fatıma), Hacer’i, Recep’i, Şaban’ı, Ramazan’ı, Kâmil’i, Cebbar’ı, Gafur’u, Haydar’ı, Burhan’ı, Mennan’ı vs. vs. rahat bırakın. Gidin; kirletmek ve aşağılamak, üzerinden mesaj vermek ve nefret ettirmek için kendinize başka isimler bulun. Binlerce yıldır çocuklarımıza verdiğimiz isimlerden utandırmayın, nefret ettirmeyin.
Tüm değerlerimizi deforme ettiniz… Hiç değilse isimlerimizi rahat bırakın.
Süleyman S. Aras
0 yorum:
Yorum Gönder
1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.