“Bütün kitaplar, bir tek kitabı anlamak (veya anlatmak) için yazılmıştır.” Burada konu edineceğim kitap, o tek kitabı anlama çabalarının bir sonucu olarak yazılan kitapların en başarılılarından biridir. Bosna Hersek’in merhum cumhurbaşkanı Ali (Aliya/Alija) İzzetbegoviç tarafından kaleme alınan “Doğu ve Batı arasında İslâm” adlı kitaptan biraz bahsetmek istiyorum.
Kitap, Nehir Yayınları tarafından basılmış. Özellikle internet başta olmak üzere birçok yerden temin etmek mümkün… Kitapla ilgili teknik ayrıntılara girmek istemiyorum. Ancak okunması gereken en önemli kitaplardan birisi olduğunun altını ısrarla çiziyorum.
Kitabın adından da anlaşılacağı gibi Bilge Kral lakaplı yazar Ali İzzetbegoviç bu kitabında, dünyanın bütün büyük fikri blokları arasında İslâm’ın müstesna yerini tespit ediyor. Özellikle bu fikri blokların en önemlileri olan materyalizm ve Hıristiyanlık, birçok konuda değerlendirilerek eksiklikleri ve bu iki bloğun iki aşırı uçtaki duruşları belirtiliyor. Birinin aşırı maddiyatçı, diğerinin aşırı maneviyatçı görüşleri, temelleri, tutarsızlıkları ve teoride ne kadar başarılı olsalar da uygulamada başarılı olamamaları ve bunun nedenleri anlatılıyor. Hıristiyanlığın, insanın doğasında var olan tüm insani özelliklerini törpüleme ve onu “melek” yapma güdüsü; materyalizmin ise insanın manevi yönünü tamamen inkâr ederek insanı “mükemmel hayvan” olarak görmesi reddedilmiş, tüm bunların karşısında üçüncü bir yolun mutlaka var ve bunun da İslâm’ın ta kendisi olduğunu ortaya koyuyor. İslâm’ın, insanın her iki yönünü de göz önünde bulundurarak kurduğu sitemin ne kadar mükemmel, akla ve ilahi projeye ne kadar uygun olduğu tereddüde yer bırakmayacak bir şekilde anlatılıyor kitapta.
İnanın, benim kelimelerim Bilge Kral’ın, “Doğu ve Batı Arasında İslâm” kitabını anlatmaya yetmiyor. Eğer okumadıysanız (kim olursanız olun; hangi din, mezhep veya dünya görüşünü benimsiyorsanız benimseyin; ama) bu kitabı mutlaka okuyun derim.
Ben, şahsen, kitabı okumadan önce, Ali İzzetbegoviç’i sadece bir komutan, Bosna Devlet Başkanı veya bir hareket önderi olarak tasavvur ederdim. Bu kitabı okuduktan sonra “bilge” ve “kral” kelimelerinin nasıl bir araya gelebildiğini ancak anladım. Neden sonra, bu "Bilge Kral" sıfatının yalnız ve yalnız ona yakışabileceğini düşünüyorum.
Daha önce başka bir yerde kurduğum cümleyi tekrar kuruyorum: “Bilge Kral! Sen… Keşke bize doğsaydın…” Ruhuna Fatiha!
Süleyman S. Aras
>Valla süleyman abicim kusura bakma bi süredir aranızda yoktum ama bundan sonra kopmayı düşünmüyomİslam dini gerçekten bize verilmiş en büyük değer allah'ın sevgili kullarından olduğumuz için bu din bize layık görülmüş
YanıtlaSil>> Hoş geldin Veysel Tuna,Dinimizle ilgili güzel düşüncene katılmamak mümkün değil. Teşekkürler...
YanıtlaSil