11 Ekim 2008

İhtiyarlık

Dün Cuma namazına giderken mescidin önündeki ayakkabılar dikkatimi çekti: kimi siyah kimi kahverengi kimi klasik kimi spor kimi deri, süet veya bez; ama hepsi pörsümüştü. Mağazadan özene-bezene seçtiğimiz ayakkabılardan eser yoktu. Onlar mescidin önüne öylesine savruluvermişti. İçlerinde düzenli bırakılanlar da vardı; ama onların da üzerlerine basılmıştı, geç gelenler tarafından.

Bir ara ayakkabı mağazasında ayakkabı seçerkenki halimizi düşündüm: ne kadar da ince eleyip sık dokuruz. “bu daha önce çok denenmiş ve biraz pörsümüş”, diğeri biraz eski bir model mi ne? Öbürünün derisi çatlamış gibi” vs. Mağazadaki ayakkabılarla mescidin önündekileri kıyaslayınca aslında hiçbirini giymememiz gerektiğini düşündüm. Çünkü çok kötü duruyorlardı, ilk aldığımız gibi değillerdi.

Sonra ihtiyarlık, ihtiyarlığım ve ihtiyarlar geldi aklıma. Cuma bitene kadar şunu düşündüm: eğer ihtiyarlayıncaya kadar yaşarsam her yerde gördüğüm ihtiyarlar gibi ben de şu ayakkabılar misali yıpranacağım, eskiyeceğim, uzaklara bırakılacağım, kim bilir kaç kişi üzerime basıp geçecek.

Kimse, hiç kimse gençlik yıllarımı hatırlamayacak. Belki de eşim, dostum, çocuklarım, yakınlarım, eskiden sevenlerim; benim dün mescidin kapısındaki ayakkabılara baktığım gözlerle bakacak bana. Hâlbuki ben gençken…

Dün bu düşüncelerle çıkıverdim Cumanın temsili çemberinden. Maksat gerçekleşmiş olsa da dün bir Cuma namazı daha kaçmış oldu.

Süleyman S. Aras
Bu yazıyı paylaş:

8 yorum:

  1. Hayat işte Hocam. Sefası güzel ama Cefası zordur.

    İhtiyarlık bir insan için en çekilmez dert bence..

    Hele ki Türkiye'de.!

    YanıtlaSil
  2. > Tabuhan, paylaşım için teşekkürler. Şimdiden düşünceleri aldı beni.

    YanıtlaSil
  3. Güzel Yazılar Sanki Bir Yazarın Elinden Çıkmış gibi sormayıda unuttum acaba mesleğiniz nedir? (Yazar Demeğin Onu zaten biliyoruz tüm blogcular zaten yazardır)

    YanıtlaSil
  4. > ceoxi, güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Dediğiniz gibi öncelikle -amatör- bir yazarım. Bunun dışında bir müzik yapım ve organizasyon şirketinde Üretim ve Pazarlama Sorumlusu olarak çalışıyorum. (şimdilik)

    YanıtlaSil
  5. Herşeyin güzel tarafı vardır elbet.

    YanıtlaSil
  6. > yaren, yorum için teşekkür ederim. Bu düşüncenize tüm kalbimle katılıyorum.

    YanıtlaSil
  7. Konuyla alakasız olacak ama, o eski ayakkabıların aslında başka bir manası var. Aslında camiye giderken en güzel giysilerimizi giymemiz lazım belki ama bu devirde ona müsade etmiyorlar. Böyle bir hakkınız yok. En eski ayakkabılarınızı giyeceksiniz, eğer eve ayakkabısız gitmek istemiyorsanız. :)

    YanıtlaSil
  8. > Arzu-hâl, farklı bir bakış açısı oldu. Aslında yazıyı bir bakıma tamamlıyor da. Neticede çok eski de olsa 3 gün giyilmiş olsa da vitrinde durduğu gibi durmuyor. "insan eskisi"ne ne kadar da çok benziyor!

    YanıtlaSil

1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.