Yavuz Donat, Sabah gazetesinde yazmış, ben olayı Haber7’den öğrendim. Bu olaya Blogumda yer vermeyi, üzüntümü ve öfkemi belirtmeyi bir görev biliyorum.
Olay şu: Mehmet Ali Erbil, Kanal1’de yayınlanan Çarkıfelek programında bu sefer sorduğu soruya Yaşar Kemal cevabını aramaktadır. İpucu harfler çıkmasına, Mehmet Ali Erbil, “çok ünlü bir yazarımızdır, dünya çapındadır, eserleri birçok dile çevrilmiştir, hatta Nobel Edebiyat ödülü alabilecek kadar kudretlidir” gibi ipuçlarını vermesine ve son olarak en önemli eserlerinden birinin İnce Memed olduğunu da eklemesine rağmen üç yarışmacı da Yaşar Kemal’i bir türlü hatırlayamamıştır(!), tanıyamamıştır(!).
Belki “Olabilir kardeşim!” denilebilir. Bizim bu kadar entelektüel bilgiye sahip olmamızın pratik bir değeri olmadığı düşünülebilir. Ben de tüm entelektüel ve kültürel literatürümüzün bilgisine sahip değilim. Hiç kimse “her şeyi” bilemez. Önemli olan bildiklerimizin ne olduğu, onunla yatıp onunla kalktığımız “şey”in bir boşluğumuzu doldurup doldurmadığı gerçeğidir.
Benim içimi acıtan (buraya hepsinin adını yazmam mümkün değil), bir Yaşar Kemal’in, Orhan Pamuk’un, Erdem Beyazıt’ın, Cahit Zarifoğlu’nun, Necip Fazıl Kısakürek’in, Mehmet Akif Ersoy’un, Yahya Kemal Beyatlı’nın, Cemil Meriç’in, Can Yücel’in, Oğuz Atay’ın (ki bu kişiler yakın ve son dönem entelektüellerimizdir) bir İsmail YK kadar popülariteye, aşinalığa sahip olmamasıdır. Geçen bir konserde İsmail YK: “Beni kim şapur şupur öpmek ister?” deyince; açığı kapalısı, büyüğü küçüğü, varoşlusu merkezlisi binlerce kız aynı anda ayağa fırlayarak hep bir ağızdan “Ben! Ben! Ben!” diye bağırıverdiler. Benim içimi acıtan budur. Suçlu kimdir? Anne-babalar mı? Eğitim sistemi mi? Medya mı? El cevap: Hepsi!
Ülkemde şıllığın biri, sanatçı geçinen bir yumuşak, yüz küsur yazardan, entelektüelden, şairden daha çok satış yapabiliyor, kazanabiliyor.
Ülkem hızlı bir şekilde muasır medeniyetler seviyesine koşuyor. Bozularak, kokarak, düşerek, küçülerek, alçalarak, kendinden ve kendi gerçeğinden biraz daha koparak… Yeter artık! Daha fazla koşma! Yazıklar olsun.
Olay şu: Mehmet Ali Erbil, Kanal1’de yayınlanan Çarkıfelek programında bu sefer sorduğu soruya Yaşar Kemal cevabını aramaktadır. İpucu harfler çıkmasına, Mehmet Ali Erbil, “çok ünlü bir yazarımızdır, dünya çapındadır, eserleri birçok dile çevrilmiştir, hatta Nobel Edebiyat ödülü alabilecek kadar kudretlidir” gibi ipuçlarını vermesine ve son olarak en önemli eserlerinden birinin İnce Memed olduğunu da eklemesine rağmen üç yarışmacı da Yaşar Kemal’i bir türlü hatırlayamamıştır(!), tanıyamamıştır(!).
Belki “Olabilir kardeşim!” denilebilir. Bizim bu kadar entelektüel bilgiye sahip olmamızın pratik bir değeri olmadığı düşünülebilir. Ben de tüm entelektüel ve kültürel literatürümüzün bilgisine sahip değilim. Hiç kimse “her şeyi” bilemez. Önemli olan bildiklerimizin ne olduğu, onunla yatıp onunla kalktığımız “şey”in bir boşluğumuzu doldurup doldurmadığı gerçeğidir.
Benim içimi acıtan (buraya hepsinin adını yazmam mümkün değil), bir Yaşar Kemal’in, Orhan Pamuk’un, Erdem Beyazıt’ın, Cahit Zarifoğlu’nun, Necip Fazıl Kısakürek’in, Mehmet Akif Ersoy’un, Yahya Kemal Beyatlı’nın, Cemil Meriç’in, Can Yücel’in, Oğuz Atay’ın (ki bu kişiler yakın ve son dönem entelektüellerimizdir) bir İsmail YK kadar popülariteye, aşinalığa sahip olmamasıdır. Geçen bir konserde İsmail YK: “Beni kim şapur şupur öpmek ister?” deyince; açığı kapalısı, büyüğü küçüğü, varoşlusu merkezlisi binlerce kız aynı anda ayağa fırlayarak hep bir ağızdan “Ben! Ben! Ben!” diye bağırıverdiler. Benim içimi acıtan budur. Suçlu kimdir? Anne-babalar mı? Eğitim sistemi mi? Medya mı? El cevap: Hepsi!
Ülkemde şıllığın biri, sanatçı geçinen bir yumuşak, yüz küsur yazardan, entelektüelden, şairden daha çok satış yapabiliyor, kazanabiliyor.
Ülkem hızlı bir şekilde muasır medeniyetler seviyesine koşuyor. Bozularak, kokarak, düşerek, küçülerek, alçalarak, kendinden ve kendi gerçeğinden biraz daha koparak… Yeter artık! Daha fazla koşma! Yazıklar olsun.
Süleyman S. Aras
Allah'ım ne biçim kelimeler kullanıyorsunuz... Ben yakıştıramadım. Bayan olduğum için belki etkileniyorumdur ama hiç kimseden böyle laflar duymak istemem hele dindar birinden.
YanıtlaSilDeğerli hanımefendi, haklılığınızı teslim ederek diyorum ki, "bu manzaralara artık tahammül kalmamıştır. Gençliğin peşinden koşup kendine rol-model olarak almasına bir tepkidir bu."
YanıtlaSilHaklısınız bende tahamül edemiyorum bu yüzden onları duymuyor görmüyorum. Ama sizi duymak isteriz. Onlara tepkimiz onlar gibi olmamalı. Ne farkımız kalır ki yoksa?...
YanıtlaSilKesinlikle ben onlar gibi değilim. Onlara sıfat olabilecek kelimeler yerine "hafifmeşrep, mezhebi geniş, sapkın vs." gibi kelimeler de kullanılabilirdi elbet; ama bu kelimeler onlar için bir anlam ifade etmez. Çünkü zaten kendileri "ben biraz hafifmeşrebim" diyebiliyorlar, kendilerini anlatmak için. Ben de bu yüzden onları anlatmak için argoya kaçmak zorunda kalıyorum.
YanıtlaSilBen bilemeyeceklerini sanmıyorum zaten çarkıfeleğe katılan kişilerin bi çoğu çıkan seyleri bilemiyolar belkide bilemeyin diyolar sonuçta şu an olduğu gibi reklamı yapılıyo yarışmanın eğer gerçekden bilemiyorlarsa şuç onlarda değil onlara eğitim verenlerdedir.
YanıtlaSil> Haruncum oralarda gerçekte ne olup bittiğini bilemiyorum tabi. Ancak amacım veya amacımız reklam olmasa gerek. senin de değindiğin gibi eğitimin önemi de çok büyük.
YanıtlaSilİsimsiz rümuzuyla yazan hanımefendi, yorumlarınızla ilgili öyle bir istekte neden bulundunuz? Tam olarak anlayamadım. Açıkçası bunu yapmamı istiyor musunuz yoksa tercihi bana mı bırakıyorsunuz? Bunu netleştirirseniz sevinirim; ama o zaman benim yorumlarımın havada kalma riski de var. :)
YanıtlaSil