Bir hatırlatma yaparak başlamak isterim yazıma. Burada bahsettiğim meşhur kelimesi sanat âlemini kapsamaktadır. Sanat âleminin de özellikle müzik, moda ve sinema sektörünü kapsar.
Özellikle genç kızların rüyasıdır, meşhur olmak; şatafatlı, rahat, bir eli yağda-bir eli balda (“elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak” deyiminin tam yeri), emrinde birkaç köle çalıştıracağı bir hayat yaşamak. İşte böyle bir hayata kısa yoldan ulaşmanın ilk adımı sayılır, evden/köyden kaçmak.
Eskiden beri evden kaçanların sayısında bir azalma olmuyor; meşhur olanlar ise hâlâ aynı dar çerçevedeki kısır döngüyü sürdürüyor. Yani şimdinin meşhuru, bir yerinden dünün meşhuruna ekleşiktir. Dünün/ilk dönemin meşhurlarını ise genelde Ermeni, Rum, Yahudi ve Çingene vatandaşlarımız oluşturmaktaydı. Bugün de değişen bir şey yoktur ve sanat âlemi ağırlıklı olarak bu sayılan azınlıkların elindedir.
Peki, evden kaçanlar ne oldu? Evden kaçanlar, dün, “genelevlerimde Türk kadınlarından başkasını çalıştırmam” diyen genelev patroniçesi, Ermeni Matild Manukyan’ın kurduğu şebekenin eline düşüyordu. Bugün ise onun fikrî ve sektörel vârislerinin eline düşmektedirler. “Evden kaçtı meşhur oldu, soyundu meşhur oldu” haberlerini ise olsa olsa, ya bu şebekenin medyaya sızmış olan elemanları uydurmaktadır ya da bu sektörün baronları parayla yazdırmaktadır. Başka bir açıklamayı inandırıcı bulmuyorum. Çünkü gerçekten meşhur olan birkaçı dışında, ne kadar kişinin hayalinin, yasal genelevlerin yasadışı simsarlarının tuzaklarında söndüğünü ve beyaz kadın ticaretinin çarkları arasında öğütüldüğünü kimse bilemez; bilenler de dilsiz şeytanlardır, söylemez. Bu sayededir ki, Koçlarımız Sabancılarımız ve diğer fabrikatörlerimiz (bizdeki fabrikaların çoğuna sanayileşmiş ülkelerde atölye deniyor) büyük bir iştahla Batılı tröstlerin montaj işlerini veya çerçiciliğini yaparken, Matild Manukyan, üst üste vergi şampiyonu oluyordu bu ülkede. Hem de evden kaçan kızları satarak. Ne medeni bir dünya! Ne çağdaş bir ülke!
Bugün aklı bir karış havada genç kızların pek çoğu hâlâ beyaz camın arkasındaki büyülü dünyaya burnunun direkleri sızlayarak, iç geçirerek, bazen de büyük bir kıskançlıkla bakıyor. Bunlardan bazıları o camın ötesinde olmak için evden kaçma cesaretinin eşiğini aşmanın yollarını arıyor.
Kaç kırmızı başlıklı kız, kaç… Emin ol, sokağın birinin köşesinde iki ayaklı kurdun biri seni dört gözle bekliyor!
Süleyman S. Aras
0 yorum:
Yorum Gönder
1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.