4 Mayıs 2008

>1 Mayıs ve Kurulu Saatler

>
Önceki gün, 1 Mayıs’ı, eski adıyla İşçi Bayramı’nı yeni adıyla Emek ve Dayanışma Günü’nü, bir kere daha idrak ederek, kendimize has rezil görüntülerle tarihin tozlu arşivlerine gönderdik.

Neden bizim milletimiz kadar nevi şahsına münhasır başka bir millet yok? Neden bir türlü ümmeten vasatan
* olduğumuz günlere dönemiyoruz? Sağduyu, empati, kardeşlik, paylaşma, anlaşma, ortak payda, ortak akıl, kolektif şuur hangi dağların arkasına saklandı? Bu duygular körebe oynayacak millet olarak sadece bizi mi buldu? Yoksa biz mi onlardan saklanıyoruz?

Önceki gün yaşanan olaylarla ilgili sadece iktidarı ve İstanbul yönetimini veya sadece eylemcileri (işçi örgütleri) suçlamak tutarlı bir duruş değildir elbette. Devletin koyduğu sınırların saçma oluşu kadar eylemcilerin dik kafalılığı da abes bir durum meydana getirdi. Böylece 1 Mayıs’ta, İstanbul’dan dünya ajanslarına pek hoş olmayan fotoğraf kareleri yansıdı.

Ülke genelinde sakin bir havada geçen 1 Mayıs’ta, İstanbul’un bazı semtlerinde savaş sahnelerini aratmayan görüntüler yaşandı. Bir taraftan eylemcilerin bir kısmı bu günü bahane ederek yine köstebek gibi kaldırımları söktü, bir kısmı işyerlerine, bankalara, arabalara hatta okullara saldırarak onları taş yağmuruna tuttu. Öte yandan polis orantısız güç kullanma geleneğini sürdürdü.

Medyaya yansıyan haberlere göre 1 Mayıs’ın İstanbul’a maliyeti 1 milyar YTL’cikmiş. Yazık, çok yazık!

Bu tür günlerin özel, kadrolu eylemcileri olduğuna dair kanaatimin şahsıma münhasır olmadığını, toplumun önemli bir kesiminde de aynı düşüncelerin oluştuğunu görmekteyim. İyi niyet beslemediklerine dair kanaatler yükselmekte, tahribat timi gibi çalıştıkları yönündeki şikâyetler artmaktadır. Evet, kurulu saatler, programlanmış robotlar, ipleri başka ellerdeki kuklalar gibi bir anda yüzlerinde maskeler, ellerinde Molotoflar ve içlerinde öfkeleriyle şiddet komutu almış gibi caddelere ve sokaklara fırlıyorlar. Her eylemde aynı sloganlar ve her seferinde aynı öfkeli suratlar… Dengelenemeyen, kontrol edilemeyen, mantıklı ifadelerle açıklanamayan, tuhaf, lokal olsa da (zarar anlamında) etkili bir grup psikolojisiyle karşı karşıyayız.

Bu insanlar sözüm ona bu tür demokratik(!) eylemlerle güya benim de sesimi duyurmaya çalışıyorlarmış. İyi de benim adıma; kaldırımları sökme, okulları taşlama, arabaların camlarını kırma, polisi taşlama, dünyaya rezil olma hakkını size kim verdi? Benim adıma şiddet uygulamaya herkes son versin.

1 Mayıs geride kaldı. Özel Günlerde Özenle Karmaşa Çıkarma Folklor Ekibi köşesine çekildi. Bir dahaki özel günde görüşme(me)k üzere.

* Buradaki vasat kelimesini futbol terminolojisindeki vasat kelimesiyle karıştırmayalım, lütfen! Buradaki vasat; ılımlı, dengeli, müsamahakâr, toleranslı anlamlarında kullanılmıştır. Ümmet kelimesini de millet olarak tercüme etmek pekâlâ mümkündür.
Süleyman S. Aras
Bu yazıyı paylaş:

0 yorum:

Yorum Gönder

1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.