Yaklaşık dört ay önce başladığım blog yazma yolculuğuma ara vermeden devam ediyorum. Her gün olmasa da haftada bir-iki yazı eklemeye çalışıyorum. Her gün yazı yamasam da bloglarda dolaşıyorum. Blog dünyasını daha keşfedemediğim için günümün çoğu blog siteleri ve blog sayfalarında geçiyor.
Geçmişte, internette karşılaştığım olumsuzlukların bloglarda da devam ettiğini gördüm. Daha önce haber siteleri ve kişisel sitelerde yaptığım gibi gördüğüm olumsuzluklar için yorumlar yazıp bir şeyleri düzeltme hevesini blog yazıları için de bir süre denedim. Ancak bunun pek bir yararı olmadığını gördüm. Bu durum, olumlu bir netice vermek yerine internetin şark kurnazlarına prim yaptırıyor. Dolayısıyla bu gibi kişisel ve kurumsal sitelere popülarite kazandıracak her şeyden kaçınmaya çalışıyorum. Değil yorum yazmak artık linklerini bile tıklamıyorum.
Aynı hatayı siz de yapmıyor musunuz? Bunu örneklerle açıklayayım: Bir gün internette bir yazıyla karşılaştınız. Baktınız ki, sizin değerlerinizle dalga geçiyor veya sizi erotizm, pornografi, terör, narkotik gibi uzak durmanız gereken sitelere yönlendiriyor. Bunlarla ilgili linkler veriyor. “Tıkla ve gör” diyor. Tüm iyi niyetinizle makalenin altındaki yorum yaz linkine tıklayarak site yöneticisi veya yazarına tebliğ ve telkinlerde bulunucu, bu kötü huydan vazgeçirici bir yorum yazıyorsunuz. Sonuç alamıyorsunuz; bu şekilde sonuç almanız mümkün değil! Sonuç alamayınca bu sefer hakaret veya başka şeylere başvuruyorsunuz. Olmadı bu linki ne kadar arkadaşınız varsa onlara gönderiyor ve “bu yazıyı yazan bilmem neyi (buraya uygun aşağılayıcı bir sıfat girerek) kınayan, eleştiren hatta hakaret eden yorumlar yazın” diye de not düşüyorsunuz. “Ben görevimi yaptım” yaklaşımıyla kendinizi rahatlatmaya çalışmayın boşuna! Yaptığınız tek şey, böyle itlerin hitlerini yükseltmek. Böylece onlar, en çok okunanlar listesinde en başta çıkmaktan memnun olurken siz bu tür sitelerin, daha fazla sayıda masum insana ulaşmasına ve belki de onlara zarar vermesine alet oluyorsunuz.
Aslında kötülüğün yayılması tarih boyunca hep böyle olmuştur. Kötülük, her zaman, üzerinde duruldukça, dedikodusu yapıldıkça, kulaktan kulağa gazetesiyle yayılmıştır.
Peki, ne yapacağız. Bu tür insan müsveddeleri ortalıkta cirit atarken biz boş boş oturacak mıyız? Bu insancıklara bir şey yapmayacak mıyız? Tabiî ki yapmayacağız. Şunu asla unutmayın ki, bu tür kişilik, ahlak ve kültür bozulmasına uğramış insanlar, siz üzerlerine düştükçe, siz onların iyiliğini istedikçe daha da azgınlaşabiliyorlar. Onun için kaş yapayım derken göz çıkarmayın. Başka bir atasözünü tercüman yapmam gerekirse; attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor.
Bu kişilere bir şey yapmayacağız derken hiçbir şey yapmayalım demek istemiyorum. Bu konuda şöyle bir öneride bulunabilirim: Biz iyi olursak insanlığın daha iyiye gitmesi için kocaman bir adım atmış oluruz. İyiliği yayarak ikinci bir adım daha atmış oluruz. Diğer adımlar bunu takip edecektir.
Ben, kısa sürdüğünü düşündüğüm bu hatamdan vazgeçtim. Anladım ki, tebliğ ve telkin, kötünün kötülüğünü yaymak değil, toplumu iyi şeylerle meşgul edip kötü şeylerden uzak tutmaktır.
Son olarak, eğer kaleminize güveniyorsanız yorum yazma boyutundan blog yazma boyutuna terfi etmenizi öneriyorum size. Âcizane…
Geçmişte, internette karşılaştığım olumsuzlukların bloglarda da devam ettiğini gördüm. Daha önce haber siteleri ve kişisel sitelerde yaptığım gibi gördüğüm olumsuzluklar için yorumlar yazıp bir şeyleri düzeltme hevesini blog yazıları için de bir süre denedim. Ancak bunun pek bir yararı olmadığını gördüm. Bu durum, olumlu bir netice vermek yerine internetin şark kurnazlarına prim yaptırıyor. Dolayısıyla bu gibi kişisel ve kurumsal sitelere popülarite kazandıracak her şeyden kaçınmaya çalışıyorum. Değil yorum yazmak artık linklerini bile tıklamıyorum.
Aynı hatayı siz de yapmıyor musunuz? Bunu örneklerle açıklayayım: Bir gün internette bir yazıyla karşılaştınız. Baktınız ki, sizin değerlerinizle dalga geçiyor veya sizi erotizm, pornografi, terör, narkotik gibi uzak durmanız gereken sitelere yönlendiriyor. Bunlarla ilgili linkler veriyor. “Tıkla ve gör” diyor. Tüm iyi niyetinizle makalenin altındaki yorum yaz linkine tıklayarak site yöneticisi veya yazarına tebliğ ve telkinlerde bulunucu, bu kötü huydan vazgeçirici bir yorum yazıyorsunuz. Sonuç alamıyorsunuz; bu şekilde sonuç almanız mümkün değil! Sonuç alamayınca bu sefer hakaret veya başka şeylere başvuruyorsunuz. Olmadı bu linki ne kadar arkadaşınız varsa onlara gönderiyor ve “bu yazıyı yazan bilmem neyi (buraya uygun aşağılayıcı bir sıfat girerek) kınayan, eleştiren hatta hakaret eden yorumlar yazın” diye de not düşüyorsunuz. “Ben görevimi yaptım” yaklaşımıyla kendinizi rahatlatmaya çalışmayın boşuna! Yaptığınız tek şey, böyle itlerin hitlerini yükseltmek. Böylece onlar, en çok okunanlar listesinde en başta çıkmaktan memnun olurken siz bu tür sitelerin, daha fazla sayıda masum insana ulaşmasına ve belki de onlara zarar vermesine alet oluyorsunuz.
Aslında kötülüğün yayılması tarih boyunca hep böyle olmuştur. Kötülük, her zaman, üzerinde duruldukça, dedikodusu yapıldıkça, kulaktan kulağa gazetesiyle yayılmıştır.
Peki, ne yapacağız. Bu tür insan müsveddeleri ortalıkta cirit atarken biz boş boş oturacak mıyız? Bu insancıklara bir şey yapmayacak mıyız? Tabiî ki yapmayacağız. Şunu asla unutmayın ki, bu tür kişilik, ahlak ve kültür bozulmasına uğramış insanlar, siz üzerlerine düştükçe, siz onların iyiliğini istedikçe daha da azgınlaşabiliyorlar. Onun için kaş yapayım derken göz çıkarmayın. Başka bir atasözünü tercüman yapmam gerekirse; attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor.
Bu kişilere bir şey yapmayacağız derken hiçbir şey yapmayalım demek istemiyorum. Bu konuda şöyle bir öneride bulunabilirim: Biz iyi olursak insanlığın daha iyiye gitmesi için kocaman bir adım atmış oluruz. İyiliği yayarak ikinci bir adım daha atmış oluruz. Diğer adımlar bunu takip edecektir.
Ben, kısa sürdüğünü düşündüğüm bu hatamdan vazgeçtim. Anladım ki, tebliğ ve telkin, kötünün kötülüğünü yaymak değil, toplumu iyi şeylerle meşgul edip kötü şeylerden uzak tutmaktır.
Son olarak, eğer kaleminize güveniyorsanız yorum yazma boyutundan blog yazma boyutuna terfi etmenizi öneriyorum size. Âcizane…
Süleyman S. Aras
Blogcu'dayken Bu Yazıya Yapılan Yorumlar:
YanıtlaSil10.2.2008 - cvp
Yazan: isimsiz
zaten amacları hit kazanamak, hit kazanınca direkman reklamlara tıklanma ihtimali artıyor. böylce daha cok para kazanıyorlar =)) para ugruna herseyı yapıyorlar
14.2.2008 - Haklısınız
Yazan: Serdar Kardan
"bakın bu terbiyesiz ne yapmış" tarzı mail zincirleri çoğu zaman sahipleri tarafından başlatılıyordur zaten :) Bu da amacı ortaya koymuş oluyor... Birşeyleri düzeltmek adına önce kendimizi düzelttiğimizdan emin olmak gerekliliğinde de hemfikirim sizinle. Bireysel sorumluluklarımızı gereği gibi yerine getirmeden toplumu kurtarmaya oynamak abes olur, kişisel gereklerimiz zaten toplum içerisinde ki rolünü, yerini bulacaktır... Başarılar dilerim...
15.2.2008 - merhaba
Yazan: MuCiZeMM
size katılmamak elde değil...sanalı sevmiyorum aslında ama blog sayfama çok alıştım en azından diğer siteler gibi olmadığnı düşünüyorum... hani insan kendi evinde oturup konuklarını ağırlar ya işte öyle bence :))
başarılarınızın devamını diliyorum...
HaSReT
18.2.2008 - merhaba yeniden
Yazan: nikimyokbenim
Benimle aynı görüşe sahip insanların varlığını bilmek güzel şey. Siz de bunlardan birisiniz.
Ben böyle sitelere ve bloglara kesinlikle girmem; talihsiz bir şekilde girmişsem de anında çıkarım. Tıpkı tv.de seyredilemsini istemediğim bir dizi filmi izlemediğim gibi. Benim gibi milyonlarca insan düşünse ekranlarda görmek istemediğimiz ne kadar çok program yayından kalkar. İnsanlar hayıflanıyor; fakat seyretmekten onlara kazanırmaktan da geri durmuyor!
Bu siteler de öyle. Yapmamız gereken onlara kazandırmamak. Birini silsen biri çıkıyor, bitmek bilmiyor kötülükler. İyisi mi, biz iyi olanı mümkün olduğunca gür sesle haykıralım.
Güzel paylaşımlarınız için teşekkür ederim.
Esen kalın.
18.2.2008 - Yüreğinize Sağlık
Yazan: suleymanaras
Yorumlarınızla bana gurur ve yeni yazılar için heyecan veriyorsunuz. Tüm okurlarıma ve blogcu dostlarıma sonsuz teşekkürler...