Bu yazıyı okuyan herkes aynı fikri, dolayısıyla aynı duyarlılığı paylaşmayabilir. Ancak ben, kendim, şahsım, idam cezasının büyük bir nimet olduğunu düşünmeye başladım. Devrimleri seve seve(!) kabul ettirme dönemleri ve siyasi suçlar ve hariç ülkemizde uygulandığı pek görülmese de idam cezasının caydırıcılığı asla tartışılmaz. Yürürlükte olduğu dönemde de idamın caydırıcılığı hiç tartışılmadı; sadece insani boyutu düşünüldü, birinin hayatına devletin son vermesinin kabul edilebilirliği tartışıldı.
Gün geldi, Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde idamın kaldırılmasına karar verildi. Sanki Avrupa Birliği’ne üye tüm ülkelerde idam kaldırıldı da sadece bizde kaldı. İdam, batıda da doğuda da, en geri kalmışından en ileri gitmişine kadar birçok ülkede uygulanıyor. (ve inanın o ülkelerin hemen hepsi asayiş bakımından bizden daha huzurlular ve daha temiz bir sicile sahipler) Türkiye’de, idam cezasının kaldırılmasını müteakip terör, kasti öldürme, kapkaç veya gasp yoluyla öldürme suçlarında patlama yaşandı. Bu suçların artış trendinde olması yetmiyormuş gibi bir de kamuoyunda Rahşan Affı olarak bilinen kâbus gibi bir af 2000 yılında yürürlüğe girdi.
İdama karşı olanlar şimdi gözlerini açıp etraflarına, gazetelere ve televizyonlara bir baksınlar, görmeye çalışsınlar; kulaklarını açıp etraflarından gelen feryatları duymaya çalışsınlar. Hayat; içki masalarından, konken partilerinden, barlarda yaşanan köpük rezaletinden, kültür turlarından, yurtdışı tatillerinden, sokak eylemlerinden, özgürlük taleplerinden, yasadışı bildiri dağıtmaktan vs. ibaret değildir.
Her gün onlarca terör, öldürme, tecavüz haberi okuduğu ve bu suçları işleyenlerin üç-beş yıl yatıp çıktıktan sonra aynı suçları artırarak işlediklerini bildiği halde kim, hangi akla ve vicdana sığdırarak idama karşı oluyor; anlamak mümkün değil.
İdama karşı olanlar, aynı zamanda terör ve gasp yoluyla öldürmeyi, kapkaç yaparken otomobilin peşinde sürüyerek hamile bir kadını öldürmeyi, cinselliğin ne olduğunu bilecek yaşa bile gelmemiş kız ve erkek çocuklarına tecavüzü, kapkaç-dilenci-tinerci çetelerine katmak için insanların el-kol-bacaklarının kesilmesini de onaylamış olmuyorlar mı? Acaba bu tür haberleri duyunca neler hissediyorlar. Yoksa Ortaçağ Roma’sında, ringde birbirlerini öldüresiye döven (ki biri diğerini öldürmek zorundadır. O kafesten tek kişi sağ çıkacak; ölen köle, fahişe konteslerin, prenseslerin, kraliçelerin; hasta ruhlu, insan azmanı kontların, derebeylerin, kralların aslanlarına, timsahlarına yem olacaktır) köleleri izleyen barbar Avrupalılar gibi bu haberleri duyunca tuhaf bir haz yaşayan sapıklar mı var aramızda?
Yasadışı horoz ve köpek dövüşü düzenleyenlerle ilgili haberleri duyunca gündemin altını üstüne getirenler, kurulan cümlelerde, aktarılan haberlerde nesne insan olunca aynı duyarlılığı neden gösteremiyorlar. Yoksa burada da tuhaf bir hayvanlaşma mı söz konusu?
Bir günlük huzurumuzu dahi Avrupa Birliği’ne feda edemeyiz. İdam geri gelmeli ve tavizsiz uygulanmalıdır. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalıdır.
Devlet burada gereken cezayı versin; orada Allah (c.c.) ne yapacağını kendi bilir.
Gün geldi, Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde idamın kaldırılmasına karar verildi. Sanki Avrupa Birliği’ne üye tüm ülkelerde idam kaldırıldı da sadece bizde kaldı. İdam, batıda da doğuda da, en geri kalmışından en ileri gitmişine kadar birçok ülkede uygulanıyor. (ve inanın o ülkelerin hemen hepsi asayiş bakımından bizden daha huzurlular ve daha temiz bir sicile sahipler) Türkiye’de, idam cezasının kaldırılmasını müteakip terör, kasti öldürme, kapkaç veya gasp yoluyla öldürme suçlarında patlama yaşandı. Bu suçların artış trendinde olması yetmiyormuş gibi bir de kamuoyunda Rahşan Affı olarak bilinen kâbus gibi bir af 2000 yılında yürürlüğe girdi.
İdama karşı olanlar şimdi gözlerini açıp etraflarına, gazetelere ve televizyonlara bir baksınlar, görmeye çalışsınlar; kulaklarını açıp etraflarından gelen feryatları duymaya çalışsınlar. Hayat; içki masalarından, konken partilerinden, barlarda yaşanan köpük rezaletinden, kültür turlarından, yurtdışı tatillerinden, sokak eylemlerinden, özgürlük taleplerinden, yasadışı bildiri dağıtmaktan vs. ibaret değildir.
Her gün onlarca terör, öldürme, tecavüz haberi okuduğu ve bu suçları işleyenlerin üç-beş yıl yatıp çıktıktan sonra aynı suçları artırarak işlediklerini bildiği halde kim, hangi akla ve vicdana sığdırarak idama karşı oluyor; anlamak mümkün değil.
İdama karşı olanlar, aynı zamanda terör ve gasp yoluyla öldürmeyi, kapkaç yaparken otomobilin peşinde sürüyerek hamile bir kadını öldürmeyi, cinselliğin ne olduğunu bilecek yaşa bile gelmemiş kız ve erkek çocuklarına tecavüzü, kapkaç-dilenci-tinerci çetelerine katmak için insanların el-kol-bacaklarının kesilmesini de onaylamış olmuyorlar mı? Acaba bu tür haberleri duyunca neler hissediyorlar. Yoksa Ortaçağ Roma’sında, ringde birbirlerini öldüresiye döven (ki biri diğerini öldürmek zorundadır. O kafesten tek kişi sağ çıkacak; ölen köle, fahişe konteslerin, prenseslerin, kraliçelerin; hasta ruhlu, insan azmanı kontların, derebeylerin, kralların aslanlarına, timsahlarına yem olacaktır) köleleri izleyen barbar Avrupalılar gibi bu haberleri duyunca tuhaf bir haz yaşayan sapıklar mı var aramızda?
Yasadışı horoz ve köpek dövüşü düzenleyenlerle ilgili haberleri duyunca gündemin altını üstüne getirenler, kurulan cümlelerde, aktarılan haberlerde nesne insan olunca aynı duyarlılığı neden gösteremiyorlar. Yoksa burada da tuhaf bir hayvanlaşma mı söz konusu?
Bir günlük huzurumuzu dahi Avrupa Birliği’ne feda edemeyiz. İdam geri gelmeli ve tavizsiz uygulanmalıdır. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalıdır.
Devlet burada gereken cezayı versin; orada Allah (c.c.) ne yapacağını kendi bilir.
Süleyman S. Aras
0 yorum:
Yorum Gönder
1- İsminizi (en azından bir rumuz) lütfen yazınız!
2- "Susma hakkı"nı kullanma. Susma! Hakkını kullan...
3- Senin sevdiğin kişi ve değerlere eleştirel yaklaşmış olabilirim. Bunun için hakaret ve küfür içerikli yoruma gerek yok, sen de eleştir.
4- Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmaz/yayınlanmaz.