Aysel Gürel’in yazdığı bir şarkı var. Aysel Gürel, turnelerinden birinde dinlediği veya şahit olduğu bir olayı, Ünzile’nin acı kaderini, yazar bu şarkıda.
Dikkatimi çekmiştir; Aysel Gürel’in vefatını takip eden günlerde, neredeyse bütün radyolarda onun eserleri arasında en çok Ünzile (özellikle Sezen Aksu ve Şebnem Ferah yorumları) çalındı. Adı Ünzile olan şarkının sözleri şöyle:
Ünzile insan dölü / On kardeş beşi ölü / Büyüdükçe un ufak / Ve gelir de görücü
İnci gibi dişi / Görücü bilir işi / Söğüdüm ağlar gider / Olur hatun kişi
Varmadan sekizine / Ergin oldu Ünzile / Hem çocuk hem de kadın / On ikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin / Bir su gibi saydam ve sakin / Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor? / Ünzile kaç koyun ediyor? / Dayaktan uslanalı / Hiçbir şey sormuyor
Korkar durur gitmez / Köyün en son çitine / İnanır o sınırda dünyanın bittiğine
Ünzile insan dölü / Bilinmezlere gebe / Sırların mihnetini / Yükleyip de beline
Gerçekten bir toplumsal yaraya parmak basan bu şarkıyı dinleyip de Ünzile ile bir empati kurmamak mümkün değil. Her ne kadar “Yağmuru kim döküyor?” mısrasının tam da bu şarkıdaki varlığını problemli bulsam ve sorgulasam da sözlerin örgüsü içinde kendini gizlemesi bu mısrayı orada kabul edilebilir kılıyor. Yoksa Ünzile, hiçbir sorunun cevabını bilmese ve bilemediğini sormaya cesaret edemese de yağmuru kimin döktüğünü pekâlâ bilmektedir. Onun aklı bu anlamda hiç de karışık değildir.
Buraya kadar, (şarkının da yardımıyla) Ünzile’nin mağduriyetini işlemeye çalıştım. Son günlerde yaşanan bir mağduriyet daha var; tüm mağduriyetler arasından cımbızla çekerek Ünzile’nin mağduriyetiyle kıyaslamaya uygun gördüğüm bir mağduriyet… Başak Aydıntuğ’un mağduriyetinden bahsediyorum.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Eski Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Olcay Tiryaki Aydıntuğ’u (53) boğazından bıçaklayarak (belki de keserek) öldüren, Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyan kızı Başak Aydıntuğ (21), ifadesinde cinayeti ayrıntılarıyla anlattı. Aydıntuğ, anne babasının boşanmasının ardından psikolojisinin bozulduğunu ve antidepresan kullandığını belirterek, “Annem, babamla boşanmasına benim neden olduğum gerekçesiyle bana yükleniyordu. Olay günü ‘köpek, sürtük, …kim bilir kimin koynundan geldin?’ diye hakaret etti. Bıçağı diğer elimle saçından tutarak boğazına sürdüm. Olay 3-4 saniyede bitti. O benim annem, çok pişmanım” dedi. (Gazeteler)
Bu haberi okuduktan sonra beni yadırgayanlar olabilir. Mantık olarak Başak Altıntuğ’u mağdur olarak göstermemin yadırganması normaldir de mantık her zaman işe yaramaz. Biraz daha farklı açılardan (analitik de diyebiliriz) bakan herkes buradaki gerçek mağdurun Başak olduğunu görecektir.
Anlamakta güçlük çekiyorum. Kimse Başak olayına ve benzerlerine, Aysel Gürel’in, Ünzile’nin olayına bakışı gibi bakmıyor. Sıradan bir haber gibi verip geçiyor. Gerçi Aysel Gürel de toplumun sadece bir kesimine derinlemesine bakmayı başarmıştır. Aynasını toplumun tamamına çevirmeyi başaramamıştır bir türlü. Bu anlamda toplumun sadece o bir kesimine başarılı bakış atan başka sanatçılarımız, aydınlarımız, siyasilerimiz de vardır; ama toplumun bir bütün olduğu hep ihmal edilmiştir. Bu konularda konuşan ve yazanların gündeminde, tüm cahilliği, geri kalmışlığı, töreleri, anlam ve mantık kalıplarına sığdırmakta zorlandıkları geleneksel dini duruşlarıyla hep o bir kesim vardır. O bir kesim de genellikle ülkenin doğusunda ya da büyük şehirlerin varoşlarındadır. Onların kutsal metinlerine baktığınızda ülkenin batısını, burjuvazisini veya aristokrat kesimini güllük gülistanlık bir hayat içinde sanırınız.
Gel gör ki, gerçek hiç de umulduğu gibi değildir. Sinsi bir ateş veya hain sam ulaşana kadar herkesin bahçesi elbette güllük gülistanlıktır. Ve fakat sekizine varmadan ergin olup onunda, on ikisinde kadın, lisede-kolejde ve üniversitede anne olmak, beyaz tozun bulutları üstünde uçmak (sonunda kamikaze gibi çakılmak), anne-baba katili olmak kimin sorunudur. Burada mağdur kimdir? Mağdur eden kimdir? Gözlerinizi uzaklardan çekip biraz da yakınlarınıza çevirirseniz mağdurların ve mağduriyetin sadece bir kesimin sorunu olmadığını, sizin burnunuzun dibinin de bir sorunu olduğunu dehşetli bir hayal kırıklığıyla göreceksiniz. Ve belki insan dölünün tamamının sorunlarına çareler arama insafına erişeceksiniz.
Şimdi gelin, hem Ünzile’nin hem de Başak’ın mağdur olduğunda hemfikirsek Ünzile şarkısını birlikte yeniden yorumlayalım:
Başak insan dölü / Tek kardeş ama ölü / Büyüdükçe un ufak / Ve gelir de bir öcü
İnci gibi dişi / Öcü şeytan bilir işi / Söğüdüm ağlar gider / Olur katil kişi
Varmadan sekizine / Özgür oldu Başak / Hem kadın hem de katil / Kaç kez oldu asi
Bir gül gibi al ve narin / Bir su gibi saydam ve sakin / Susar katil Başak
Hayatı kim verip alıyor? / Ölüm kaç darbe ediyor? / Anne katili olalı / Hiçbir şey sormuyor
Korkar durur gitmez / Hayatın en son çitine / İnanır o sınırda özgürlüğün bittiğine
Başak insan dölü / Bilinmezlere gebe / Sırlarını çözemedi hayatın / Yükleyip de beynine
Dikkatimi çekmiştir; Aysel Gürel’in vefatını takip eden günlerde, neredeyse bütün radyolarda onun eserleri arasında en çok Ünzile (özellikle Sezen Aksu ve Şebnem Ferah yorumları) çalındı. Adı Ünzile olan şarkının sözleri şöyle:
Ünzile insan dölü / On kardeş beşi ölü / Büyüdükçe un ufak / Ve gelir de görücü
İnci gibi dişi / Görücü bilir işi / Söğüdüm ağlar gider / Olur hatun kişi
Varmadan sekizine / Ergin oldu Ünzile / Hem çocuk hem de kadın / On ikisinde ana
Bir gül gibi al ve narin / Bir su gibi saydam ve sakin / Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor? / Ünzile kaç koyun ediyor? / Dayaktan uslanalı / Hiçbir şey sormuyor
Korkar durur gitmez / Köyün en son çitine / İnanır o sınırda dünyanın bittiğine
Ünzile insan dölü / Bilinmezlere gebe / Sırların mihnetini / Yükleyip de beline
Gerçekten bir toplumsal yaraya parmak basan bu şarkıyı dinleyip de Ünzile ile bir empati kurmamak mümkün değil. Her ne kadar “Yağmuru kim döküyor?” mısrasının tam da bu şarkıdaki varlığını problemli bulsam ve sorgulasam da sözlerin örgüsü içinde kendini gizlemesi bu mısrayı orada kabul edilebilir kılıyor. Yoksa Ünzile, hiçbir sorunun cevabını bilmese ve bilemediğini sormaya cesaret edemese de yağmuru kimin döktüğünü pekâlâ bilmektedir. Onun aklı bu anlamda hiç de karışık değildir.
Buraya kadar, (şarkının da yardımıyla) Ünzile’nin mağduriyetini işlemeye çalıştım. Son günlerde yaşanan bir mağduriyet daha var; tüm mağduriyetler arasından cımbızla çekerek Ünzile’nin mağduriyetiyle kıyaslamaya uygun gördüğüm bir mağduriyet… Başak Aydıntuğ’un mağduriyetinden bahsediyorum.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Eski Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Olcay Tiryaki Aydıntuğ’u (53) boğazından bıçaklayarak (belki de keserek) öldüren, Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyan kızı Başak Aydıntuğ (21), ifadesinde cinayeti ayrıntılarıyla anlattı. Aydıntuğ, anne babasının boşanmasının ardından psikolojisinin bozulduğunu ve antidepresan kullandığını belirterek, “Annem, babamla boşanmasına benim neden olduğum gerekçesiyle bana yükleniyordu. Olay günü ‘köpek, sürtük, …kim bilir kimin koynundan geldin?’ diye hakaret etti. Bıçağı diğer elimle saçından tutarak boğazına sürdüm. Olay 3-4 saniyede bitti. O benim annem, çok pişmanım” dedi. (Gazeteler)
Bu haberi okuduktan sonra beni yadırgayanlar olabilir. Mantık olarak Başak Altıntuğ’u mağdur olarak göstermemin yadırganması normaldir de mantık her zaman işe yaramaz. Biraz daha farklı açılardan (analitik de diyebiliriz) bakan herkes buradaki gerçek mağdurun Başak olduğunu görecektir.
Anlamakta güçlük çekiyorum. Kimse Başak olayına ve benzerlerine, Aysel Gürel’in, Ünzile’nin olayına bakışı gibi bakmıyor. Sıradan bir haber gibi verip geçiyor. Gerçi Aysel Gürel de toplumun sadece bir kesimine derinlemesine bakmayı başarmıştır. Aynasını toplumun tamamına çevirmeyi başaramamıştır bir türlü. Bu anlamda toplumun sadece o bir kesimine başarılı bakış atan başka sanatçılarımız, aydınlarımız, siyasilerimiz de vardır; ama toplumun bir bütün olduğu hep ihmal edilmiştir. Bu konularda konuşan ve yazanların gündeminde, tüm cahilliği, geri kalmışlığı, töreleri, anlam ve mantık kalıplarına sığdırmakta zorlandıkları geleneksel dini duruşlarıyla hep o bir kesim vardır. O bir kesim de genellikle ülkenin doğusunda ya da büyük şehirlerin varoşlarındadır. Onların kutsal metinlerine baktığınızda ülkenin batısını, burjuvazisini veya aristokrat kesimini güllük gülistanlık bir hayat içinde sanırınız.
Gel gör ki, gerçek hiç de umulduğu gibi değildir. Sinsi bir ateş veya hain sam ulaşana kadar herkesin bahçesi elbette güllük gülistanlıktır. Ve fakat sekizine varmadan ergin olup onunda, on ikisinde kadın, lisede-kolejde ve üniversitede anne olmak, beyaz tozun bulutları üstünde uçmak (sonunda kamikaze gibi çakılmak), anne-baba katili olmak kimin sorunudur. Burada mağdur kimdir? Mağdur eden kimdir? Gözlerinizi uzaklardan çekip biraz da yakınlarınıza çevirirseniz mağdurların ve mağduriyetin sadece bir kesimin sorunu olmadığını, sizin burnunuzun dibinin de bir sorunu olduğunu dehşetli bir hayal kırıklığıyla göreceksiniz. Ve belki insan dölünün tamamının sorunlarına çareler arama insafına erişeceksiniz.
Şimdi gelin, hem Ünzile’nin hem de Başak’ın mağdur olduğunda hemfikirsek Ünzile şarkısını birlikte yeniden yorumlayalım:
Başak insan dölü / Tek kardeş ama ölü / Büyüdükçe un ufak / Ve gelir de bir öcü
İnci gibi dişi / Öcü şeytan bilir işi / Söğüdüm ağlar gider / Olur katil kişi
Varmadan sekizine / Özgür oldu Başak / Hem kadın hem de katil / Kaç kez oldu asi
Bir gül gibi al ve narin / Bir su gibi saydam ve sakin / Susar katil Başak
Hayatı kim verip alıyor? / Ölüm kaç darbe ediyor? / Anne katili olalı / Hiçbir şey sormuyor
Korkar durur gitmez / Hayatın en son çitine / İnanır o sınırda özgürlüğün bittiğine
Başak insan dölü / Bilinmezlere gebe / Sırlarını çözemedi hayatın / Yükleyip de beynine
Süleyman S. Aras
Blogcu'dayken Bu Yazıya Yapılan Yorumlar:
YanıtlaSil6.4.2008 - anne katili
Yazan: isimsiz
başak aydıntuğ, anne öldürmek bu kadar kolaymı siz işin dalga geçme yönüne sizce mağdubu inançsızlık allah hayra engel olan saldırgan kişi tanıma şimdi sorununu halletimi çözdümü inançsızlık sonu felakettir insanoğlu herşeyi çözemeyebilir çözse annesi çözerdi bu feleket olmazdı anne cahil değil gereken tüm mucadeleyi yapmışdır ama ne yazık kı şeytanla baş edilemez.
Süleyman S. Aras'ın notu:
Açıkça belirtmem gerekirse mesajdan çok fazla şey anlamadım. Türkçe'yi yeni öğrenmiş biri yazmış gibi. Yine de yorumun bir bölümünden, benim olayı dalgaya aldığım suçlaması yapılmış gibi algıladım. Benim bu olayı dalgaya almam mümkün değil. Neyi anlatmak istediğim çok açık. Böyle bir Türkçe ile yorum yapan okurumun beni ne kadar anladığı ve algıladığı da tartışılabilir.
21.5.2008 - ayhan
Yazan: isimsiz
olaylar hakkında yorum yapmak cahil insanlar için oldukça kolay olablir fakat biraz eğitimliyse bir insan şunu bilmelidir, olaylar hakkında yorum yaparken olayın olduğu zamanın şartlarını iyi anlamalıdır. insan kendi başına gelmeyince anlamıyor. başak da bir mağdurdur. duygusal bir toplum olduğumuz için olcay tiryaki için üzüntü duyuyoruz fakat hiçbir insan yüzde yüz haklı değildir. acaba başak' ın bunu yapmasına sebebiyet verecek ne gibi bir davranış yaptı annesi. lütfen biraz sağduyulu önyargısız olalım insanları harcamak kolay önemli olan onları kazanmak.
21.5.2008 - Başlığa Dikkat
Yazan: suleymanaras
Ayhan Bey, ilginize teşekkür ederim. Aslında metinde detaylandırmasam da ben de Başak'ın bir mağdur olduğunu düşünüyorum. Bunu sadece başlıkta vermeyi uygun gördüm. Benim bu yazımdaki eleştirim, toplumun tamamına bakamayan sözde entelektüelleredir.
Başak Aydıntuğ annesinin boğazını kestikten sonra akıl hocaları işi depresyon ilaçları kullanıyordu,psikolojisi bozuktu vs gibi gerçekte olan ama annesini kesmesine sebep olmayan bahaneleri yargının önüne sürdü.Yargı ise medyada yer bulan bu olay karşısında başağın daha önce yaşadığı depresyonu delil gibi görerek olayın medyatik boyutunu artırdı.
YanıtlaSilŞimdi söyleyin bana başak gibi kaç çocuk var ailesi parçalanmış ve depresyona girmiş.Hepsi annesini mi kessin.Haftalık harçlığı 700 ytl olan başka bi depresif çocuk gösterin.Annesinden jeep isteyen sonra depresyona giren birini gösterin.
Medya ve diğerleri çok abarttı galiba bu olayı.Sebebi belli...Annesi prof babası prof.
Çünkü bu memlekette annesini kesen bir sürü genç cezaevlerinde yatıyor.
Geleyim ünzileye....
Ünzile konusu töre kurallarını konu alan bi yaklaşım.Şarkının sözleriyle başağın konusu arasında halen bi bağlantı kuramıyorum.Çok zorlasamda aklımı....
Saygılarımla...
Değerli okurum,
YanıtlaSilÖncelikle şunu belirtmek isterim: Ben bu olaya "mal bulmuş mağribi" yaklaşımıyla bakmadım. Ancak şu gerçeği unutmamak gerekir. Birçok entelektüel veya belirli bir moderniteyi yakalamış ailenin de çocuklarıyla yaşadığı sorunlar görmezlikten gelinerek, projektörler genelde ülkenin belirli bir kesimi üzerine çevriliyor. Ben demiyorum ki, "aynı oranda sorunlar o ailelerde de yaşanıyor." Ben diyorum ki, bu tür iletişim bozuklukları, kuşak çatışması, kültür ve anlayış uyuşmazlığı ülkemizin genelinde yaşanıyor." Ve eğer toparlanıp kendimize gelmezsek daha büyük dramlar yaşayacağımız kesin. Ziyaretiniz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.